Fenerbahçe ile ilgili yazdığım her yazımın ana teması takımın ve yönetimin ufuksuzluğu, iddasızlığı üzerine.
Bir iddia olsa bile, bu iddiayı destekleyecek adımların atılabildiği çok kuşkulu.
En sorunlu alanların başında da transfer politikası geliyor.
CAS kararı ne olur bilemeyiz, Fenerbahçe’nin rakibi Arsenal oldu; Arsenal büyük bir takım, elemek için de büyük düşünmek, büyük transferler yapmak lazım.
Fenerbahçe ise “flaş” transfer olarak Emenike’yi aldı, Cardozo’yu bile kadrosuna katamadı.
Bendeniz bir iktisatçıyım, piyasa kavramının önemini ve gösterge rolünü iyi bilirim.
Wikipedia’ya girin Fenerbahçe’nin “flaş” transferi Emenike’yi bulun ve bu “flaş” transferin küresel futbol piyasasında hargi takımlarda oynadığına yani kimler tarafından talep edildiğine bir bakın.
Emenike nijieryalı bir futbolcu, kariyerine kendi ülkesinde başlıyor, sonra Güney Afrika’da ismilerini bile duymadığımız takımlarda top koşturuyor, buradan da Chelsea’ye ya da Real Madrid’e değil Karabükspor’a gidiyor; sonrası ise malum hikaye.
Dünya futbol piyasası bu kadar mı kör ve şaşkın ki, bu büyük, “flaş” transferi, üstelik yaşı çok genç iken, Karabükspor’a kaptırıyor.
Emenike’yi küçümsemiyorum, bizim liglerde iş yapar, hatta belki Drogba (GS) izin verir ise, Fenerbahçe’yi şampiyon bile yapabilir ama Emenike Avrupa’dan kupa getirmeye yetmez.
Ufuksuzluk ve iddiasızlık derken de tam bunu kastediyorum; hesaplar Avrupa için değil de bizim ligler için yapıldığında karşınıza kaçınılmaz olarak çıkan manzara düşük standartlı bir manzaradır, Salzburg’u elediğimiz zaman sevindiren bir manzaradır.
Cardozo’nun transfer dedikodularının arkasında da birşeylerin döndüğünü düşünüyorum.
Bir-iki hafta önce yazdığım bir yazıda Benfica’nın başarılı santrforunun önünümüzdeki iki ya da üç sene Avrupa’ya çıkması kuşkulu bir takıma gelmeyeceğini yazmış idim, maalesef bu öngörüm gerçekleşti.
Cardozo’nun da kariyeri şahane bir kariyer değil ama yine de, otuz yaşına rağmen, Fenerbahçe’ye gelmedi, getiremedik ve kariyerinin zirvesine Karabükspor’da, Spartak Moskova’da çıkan bir flaş transfer ile yetiniyoruz.
Temel sorun ne CAS, ne UEFA, ne tapeler, ne de başka şey; temel sorun ufuk eksikliği.