İlk önce Ersun Yanal’ı kutlamak istiyorum. Maçın geneline bakacak olursak, Fenerbahçe rakip kim olursa olsun, kazanma adına arzu ve istek dolu olduğu için, hüuma ağırlık koyduğu için... Hem maçı kazanıyor, hem de Fenerbahçeli futbolcular maçtan zevk alıyorlar.
Maçın başlarında Gökhan Gönül’ün kale çizgisinden çıkardığı bir top vardı. Emrah da aynı şekilde Akhisar adına kale çizisinden top çıkardı. Dakika 15’lerde Bilal sakatlık nedeniyle oyunu erken terk etti. Sonko ise penaltı yaptırırken, ikinci sarıdan dışarı çıktı. Kazanılmış Fenerbahçe penaltısını Kuyt iyi kullanamadı; kaleci Evren kurtardı. Fenerbahçe bir golden mahrum kaldı. Emenike’nin Kuyt’a al at pasını bir kez daha Kuyt gole çeviremedi. Başka bir pozisyonda ise Kuyt’ın ilginç kafa pası, Emenike’ye gol şansı verdi. Emenike’den beklenen Fenerbahçe golü ile ilk yarı noktalanmış oldu.
İkinci yarıda Emenike-Sow pas birlikteliği, Sow’un ikinci Fenerbahçe golünü atmasını sağladı. Webo’nun güzel kafa golü skoru üçlerken, Sow’un bir şutu direkten geri döndü. Alves’in kafası ise golleri dörtledi ve Fenerbahçe, Akhisar maçını kadın ve çocukların önünde farklı kazanan oldu.
Alper, oyunda kaldığı süre içinde koşu mesafesi çok yüksek. Ama verim, o kadar iyi değil. Neden acaba? Belki de arzu ettiği futbolu sergileme adına kendini çok geriyor fakat beklenen başarıyı göstermekten uzak kalıyor. Gökhan Gönül her zamanki performansını tekrarladı, hücuma katkısı mükmemmeldi. Ama Caner’in yerine oynayan Hasan Ali’nin performansı Gökhan’ın kadar etkili değildi. Cristian Baroni’ye gelecek olursak... Bana göre orta sahayı lider gibi, olağanüstü, pas yüzdesi yüksek bir şekilde, gönüllere taht kuracak kadar iyi yönetti. Cristian böyle futbol sergilediği sürece, Meireles akıllara bile gelmez.
Hücumcuları Webo, Sow, Emenike, gollerini sıralayan Fenerbahçe rahat bir galibiyet aldı. Akhisar için söylenecek ise... Sadece savunmaya ağırlık veren, hücum etkinliği olmayan, orta saha kontrolünü de Fenerbahçe’ye bırakan görüntüsüyle, mağlubiyete katlanmak zorunda kaldı.