Fehmi Koru geçen Çarşamba günü atlanmaması gereken güzel bir yazı yazdı. Bir Hürriyet gazetesi yazarına cevap veriyor; bunu yaparken de medyanın bir kesimindeki tutarsızlık ve kifayetsizliği pek güzel ifade ediyor. Adı geçen gazetede yazmak arzusu taşıdığı iddiasını cevaplıyor. Kaçıranlar, “Bir kifayetsizin uyarıları” başlıklı yazıya stargazete.com’dan ulaşabilirler
Bilmem Fehmi Koru’yu anlatmaya gerek var mı?
Tartışmasız çok değerli bir marka, bir medya idolü ve bir öncüdür. İçinden geldiğimiz gazetecilik ve düşünce geleneğinin yıldızlarından birisidir. Sadece bizim geleneğin değil... Hangi başarı ölçüsüne vurursanız vurun Türk medyasının da zirve isimlerinden birisidir ki onu farklı kılan da budur. Zor zamanda konuşmaktan çekinmeyen; konuşmanın ötesinde bir hareket perspektif verebilen yaratıcı bir medya insanından söz ediyoruz.
İtiraf edeyim, Yeni Şafak’tan beri (1987 Zaman tecrübesinden sonra ilk buluşmamız 1998’dir) hep O’nunla çalışmayı gözettim. Sonuçta, bugün aynı gazete çatısı altında çalışıyoruz ve sadece ben değil hepimiz bundan dolayı gurur duyuyoruz. Başka Fehmi Koru yok, bunu da biliyoruz.
Şimdi gelelim tartışma mevzuuna...
Koru’nun Hürriyet veyahut başka bir gazetede yazma arzusu var mıdır? Ayrıca, buna gerek var mıdır?
Böyle bir arzusu olmadığını, aksine Zaman’dan gelirken de en çok istediği yerin STAR olduğunu biliyorum. Nokta. Gerisi spekülasyondur.
Daha önemlisi ise, zaten buna ihtiyaç duymadığıdır.
Fehmi Koru ile birlikte STAR’da Türkiye’nin en değerli yazarları yazıyor. Kanaat önderliği denilen müessesenin en etkili isimleri bu gazetenin yazarlarıdır. En çok okunan, en çok tartışma konusu olan ve görüşlerine en çok değer verilen 20 yazar varsa en az 10’u yine STAR gazetesi yazarıdır.
Daha açık söyleyeyim, bugün STAR yazarları başka televizyon kanallarının programlarından çekilecek olsa birçok program yapılamaz.
Neden?
Çünkü, bu gazete Türkiye’nin değişim ekseninin ana hattını temsil ediyor. Bu ülkeyi ve toplumu çok iyi okuyor. Kritik değişim zamanlarında, cesaret gereken zamanlarda isabet kaydediyor. Her ne yapıyorsa bunu kompleksiz, hesapsız ve tuzaksız yapıyor. Bu gazetenin yazarları bugün yazdıklarını söylediklerini son 10 yılda değil meslek hayatlarının başından beri savunuyor. Konjonktürü değil gerçeği kovalıyor. Bu yüzden de toplum onlara güveniyor.
Fehmi Koru’nun başka bir gazetede yazmasına bu yüzden gerek yoktur. Doğru yerde ve doğru kadronun içindedir. Burada, ülkenin önde gelen ve en etkili yazarlarından birisidir. O’na daha fazla okunurluk sağlayacak, sözlerinin etkisini artıracak ikinci bir gazete yoktur.
STAR yazarlarının hepsi için de böyledir.
Hiçbir tahmini doğru çıkmayan, hiçbir önerisi karşılık bulmayan; Türkiye’nin geleceğine ilişkin hiçbir yaklaşımı gerçekleşmeyen bir medyanın parçası olmak yerine doğru yerde olmayı tercih eden değerli kalemlerdir. Sözleri istedikleri yere ulaşıyor, oradan da istedikleri reaksiyon geliyor.
Hepsi de bir iddiaları dahi gerçekleşmeyecek olsa bundan dolayı mahcup olacak kadar kalemine sadakat gösteren isimlerdir. Çünkü, sadece dünü sadece bugüne değil, geleceği; yani tarihi düşünerek yazıyorlar. Bu ülkede herkes için eşit ve erişebilir demokrasi; hangi görüşten olursa olsun herkesin bir arada yüzünün gülerek yaşaması ideali için özgürce kalem oynatıyorlar.
Böylesine hesapsız, dürüst ve güçlü bir gazete varken toplumun uzağında bir yere demir atmaya lüzum var mı sizce?
SADECE HAVALİMANI DEĞİL VİZYONUN ZAFERİ
22 milyar 152 milyon Euro. KDV’yi de ekleyin 26 milyar 200 milyon Euro... İstanbul’a yapılacak üçüncü havalimanının ihale bedeli bu. İhaleyi kazanan firmalar konsorsiyumu (Cengiz-Limak-Mapa-Kolin-Kalyon) ayrıca 13 milyar 400 milyon Dolar harcayarak havalimanını yapacak. Yani, konsorsiyum tepeden tırnağa havalimanını yaptıktan sonra devlete, 25 yılda 26.2 milyar Euro kira ödeyecek.
Cumhuriyet tarihinde böyle bir rakam hiç olmadı. Bu sonuç, Başbakan Erdoğan’ın yatırımcı kimliğinin zaferi olarak kaydedilmelidir. Yapmasa veya Atatürk Havalimanı’na bir şerit ekleyerek pansuman bir çözümü tercih etse kimse bunu fark etmeyecekti. Ama, kolayı değil zoru tercih ederek bir devrime imza attı.
Başbakan’la birlikte ihalenin patronu olan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım büyük bir tebriği hak ediyor. Projeye kimse inanmazken, olmaz, yapılamaz, kimse bu işe girmez denilirken Yıldırım, büyük bir ustalıkla devlete hiç hesapta olmayan bir değer kazandırdı. Bunun adı vizyondur...
Bu proje sayesinde yılda 80 bin kişi doğrudan iş sahibi olacak. Bittiğinde; yani 2018’de istihdam hacmi 120 bin kişiye çıkacak. Başlangıçta tam 90 milyon yolcu yeni havalimanından geçecek, yıllar içerisinde ise rakam 150 milyona çıkacak.
Bunun ne demek olduğunu anlatmaya gerek var mı?
İstanbul ve dolayısıyla Türkiye, bütün Avrupa’nın en büyük uçuş merkezi haline gelecek.
Daha da önemlisi bu ihale ve bu rakamlar Türkiye’nin geleceğine biçilmiş yüksek bir fiyatı ifade ediyor. Sonuçta yalnızca bir havalimanından söz ediyoruz ve rakamlar akıl almaz boyutta seyrediyor. Türkiye’de artık her şey değerli ve pahalıdır.
Rakamlar etkileyici ama daha çok Türkiye’nin bu rakamları kolaylıkla telaffuz edebilme ve girişimcilerin böylesine büyük bir projeye inanma gücünü takdir ediyorum. Öyle bir güç ki, ülkeye sadece bir havalimanı kazandırmıyor aynı zamanda her şeyi yapabilme ve geleceğe güvenle bakabilme özgüvenini inşa ediyor. O yüzden, Binali Yıldırım’ın şu cümlesinin altını kalınca çiziyorum: “Bu havalimanı Türkiye’nin gelecek 50 yılına hitap edecek...”