Fenerbahçe'nin hafta içinde yapmış olduğu açıklama ile 1959 öncesi lig şampiyonluklarının yıldız hesabına dâhil edilmesine ilişkin başvuru üzerinden üç koca yıl geçtiğini hatırladık. TFF'nin bundan aylar önce bu konuda bir komisyon kuracağına dair yapmış olduğu açıklama ile biraz olsun umutlanmıştık. Ancak geçen günler, aylar sonrasında komisyonun kurulmadığını, konunun TFF tarafından buzdolabına konarak beklenti içindeki kamuoyunun uyutulduğunu anlıyoruz. Düşünün, TFF'ye bir başvuru yapılıyor, TFF bu başvuruyu üç yıldır olumlu ya da olumsuz bir karara bağlayamıyor. "Komisyon kurulacak" diye basın açıklaması yapıyor, bunun bile gereğini yapamıyor. Böylesine cesaret yoksunu bir federasyondan Türk futbolunun kurtuluş reçetesi olacak kararlar almasını bekleyerek büyük saflık ediyoruz vesselam. Bu başvuruyu Fenerbahçe değil de Galatasaray yapmış olsaydı acaba sonuç aynı mı olurdu diye düşünmeden de edemiyorum. Bu şekilde düşünmekte de sanırım haksız değilim. TFF'de Galatasaray'ın işlerini takip eden Yusuf Günay var. Bu benim sözüm değil. Ben Erden Timur'un yalancısıyım. Fenerbahçe tarafından TFF'ye gönderilen Agah Ruşen Çetin'in bu konularda bir ilgisi yok. Tamamen konunun dışında ve yabancısı. Görünen o ki kendisi köşe süsü olmak için orada. Ali Koç'un kuruluşuna ön ayak olduğu ve başlangıçta en büyük destekçisi olduğu TFF'ye giden Fenerbahçe delegesinin durumu da maalesef bu.
Hafta içinde TFF ile ilgili yaptığı açıklamalar da son derece önemli. Bu açıklamaları Fenerbahçe-Kasımpaşa maçı ile ilgili bu köşede yazdıklarımla birlikte okuduğunuzda haberimin doğruluğunu kolaylıkla anlayabiliyorsunuz. Fenerbahçe'nin haklı penaltılarının verilmediği maçta VAR'a müdahale ederek tartışmalı pozisyonda verilen penaltı kararına etkili olan (bu şekilde Fenerbahçe'nin haklı galibiyetine gölge düşüren) Şansal Büyüka'nın müsabaka hakemi hakkında disiplin soruşturması açalım diyen de aynı federasyon yöneticisi. Şansal Büyüka'nın açıklamalarında bahsettiği altı VAR hakemini veto eden kulüp ise beklenenin aksine Galatasaray değil. Söz konusu kulüp şu anki yönetimde etkin olan üç isimden birinin daha önce yöneticisi olduğu bir başka kulüp. MHK'nin VAR'dan sorumlu yönetim kurulu üyesi ve MHK Başkan Vekili Tolga Özkalfa'nın istifasının arkasında da bu kulüp olduğu söyleniyor. Sizleri fazla merakta bırakmayayım. Bu kulüp Trabzonspor. Unutanlar için bir hatırlatma, geçtiğimiz günlerde Trabzonspor başkanı Ertuğrul Doğan, Tolga Özkalfa'yı hakem camiasında en tehlikeli kişi olarak nitelendirmişti. Trabzonspor, uzun süredir Tolga Özkalfa'nın kellesini istiyordu. Ve sonunda da istediğini almış oldu. TFF, MHK başkan vekilini bu hamlesiyle şimdilik kurtarmış oldu. Başkanın Özkalfa'ya söz verdiği gibi "sen istifa edersen ben de bırakırım" sözü de havada kalmış oldu. TFF tıpkı isim vermeden benim haberimi yalanladığı gibi Büyüka'yı da isim vermeden yalanladı. Yalanlamak çok kolay. Federasyonun bu haberleri doğrulamasını beklemek zaten çocukça olurdu. Tüm bunları yalanlayan TFF, söz konusu altı hakemden birini Trabzonspor'un maçlarında görevlendirsin de görelim. Ya da Fenerbahçe Kasımpaşa maçının VAR odası kayıtları ile müsabaka hakemleri arasındaki intercom kayıtlarının tamamını açıklasınlar da bir görelim.
SÜPER KUPA'DA TERS KÖŞE
Riyad skandalından sonra Süper Kupa finalinin oynanacağı stadyum konusunda federasyon şapkadan tavşan çıkardı diyebiliriz. Pek çok yapısal eksikliği olan Urfa Stadyumu'nun Süper Kupa finali için federasyon tarafından seçilmesini anlamış değilim. Bu seçimi Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin kabul etmesine de anlam veremiyorum.
Bu kupanın Riyad'da oynanmasının sebebi kulüplerin daha fazla para kazanmasını sağlamak değil miydi? Peki ne değişti? Maç İstanbul'da Atatürk Olimpiyat Stadyumu'nda oynansaydı elde edilecek bilet hasılatı Urfa Stadyumu'nda oynanması halinde elde edilecek hasılatın en az dört katı olmaz mıydı? Bu şekilde kulüplerin kasasına daha büyük bir gelir girmez miydi? Ulaşım, konaklama ve gerilen ortamda o kadar taraftarın birçok yerde karşı karşıya gelecek olmaları da riskli değil mi sizce de? TFF'nin aldığı hiçbir karar 'eksiksiz' hayata geçirilemiyor.
SUSTURAMAZSINIZ!
Geçen haftanın benim için diğer bir önemli konusu ise TFF başkan vekili Yusuf Günay'ın hakkımda yapmış olduğu suç duyurusuydu. Gazeteciliğin kaderi bu. Gazeteci toplumun doğru haber alması için hapse de girer, işinden de olabilir. Benim de ilk kez başıma gelmiyor. Son da olmayacak. Ben haberimin arkasındayım. Sayın savcıya giderek ifademi de verdim. Haber bilgidir. Bilgi yararlıdır. Habercileri susturursanız toplumun haber alma, bilgi edinme hakkını da elinden almış olursunuz. Gerçek habercilik yapan hiçbir gazeteciyi susturamazsınız. Biz de susmayacağız...