Fenerbahçe'nin teknik direktörü Pereira, Mersin İdmanyurdu karşısındaki takımını farklı bir futbol felsefesi ile sahaya sürdü. Daha önceleri ne demişti: "Benim takımım önde basacak. Agresif ve presli futbol oynayacak. Hücuma özen göstererek goller atarak maçı kazanacak."
Mersin maçına kadar biz Fenerbahçe'nin maçı kazansa bile ortaya koymuş olduğu futbolu beğenmiyorduk. Mersin maçında ise Fener'in futbolunu beğenen olduk.
Mehmet Topal, Fener'i atağa kaldırarak kendi yeteneklerini pozitif bir şekilde gol asistleriyle birleştirerek beğeni kazandı. Hasan Ali ise oynasa da oynamasa da her görev aldığında mükemmele yakın futbol sergiledi. Demek ki, oynamadığı zaman vurdumduymaz olmaktan ziyade her görev alışında hazır olduğunu gösterdi. Gökhan Gönül ile birlikte sağlı sollu ataklarla hücum bölgelerine katkı sağladılar. Üstüne üstlük Fenerbahçe'nin Mersin karşısında ilk golünün sahibi de Hasan Ali oldu.
Fenerbahçe'de kötü futbol sergileyen yok gibiydi. Mehmet Topal'ın iki asistiyle Fenerbahçe gole ulaştı, attığından daha fazlasını da kaçıran oldu. Fenerbahçe böyle futbol sergilemeye devam ederse suskun gol ayakları Van Persie de Nani de goller atmaya devam eder. Yeter ki böyle oynamaya devam etsin.
Mersin çok zayıf gözükebilir. Fenerbahçe böylesine zayıf bir ekibe karşı farklı futbol gösterdi diyenler de olabilir. Ben skora bakmadan Fenerbahçe'nin futbol felsefesini sevdim. Dolayısıyla Pereira'nın böyle futbol anlayışı vardı da daha önceleri neredeydi?.
Şimdi Avrupa Ligi'nde Molde ile karşı karşıya gelecekler. Mersin önündeki futbolu sergilerse, Molde karşısındaki Fenerbahçe'den ümitvarım. Eğer eski futbol tarzına dönerse, o zaman Mersin maçı bir parmak bal sürmüş gibi gelir bana.
Fenerbahçe orta sahasında Josef'in biraz daha hareketlenmesi gerekir. Onun da hala agresif futbolun içinde olduğunu söyleyemem. Brezilya futbolunu sergilemesi gereken bu oyuncunun takımına daha fazla katkı sağlayabilmesi için oyunun içinde fazla görüntü vermesi lazım.