Açık, net ve kesin gerçek... F.Bahçe ilk yarıyı 3-0 geride kapatmalıydı. Hatta kapatacaktı. Olası gollerin ikisini Harun, birini Mehmet Topal önledi.
Devre sonuna kadar, kendi rakip ceza alanında ne yaptı derseniz; hiç sormayın. Çünkü neredeyse hiçbir şey yapamadı. Bir tek, Eljif Elmas’ın ara pasıyla başlayan ve İsla’nın ortasıyla devam eden güzel bir atağı var. O kadar!... Bunun dışında; ilaç niyetine, deva niyetine, Allah rızası için olsun, pozisyonu yoktu.
Top kayıpları, bir amatör takımda bile rastlanmayacak kadar çoktu. Bunlar daha topu tutmasını bilmiyor.
***
Benim anlamadığım şey şu... Medyanın, hakemlerin, federasyonun, yayın kuruluşunun, kısacası futbola dair ne kadar kişi ve kurum varsa herkesin arka çıktığı F.Bahçe; ligin en başından beri alt sıralardan kurtulamıyor. Ama zamanında iki sıra altında yer alan Çaykur Rize gibi bir takım; puan cetvelinde 6’ıncı sıraya yükseliyor da, bunlar nasıl oluyor hala yerinde sayıyor?
“Anlaşılır gibi değil” demeyin, bal gibi anlaşılıyor. Şutun yok, pozisyonun yok, atağın yok, dermanın yoksa; gökten 3 elma düşmesi gibi bir masal mucizesi beklersin ancak...
***
F.Bahçe, paçayı kurtarmak içir mucize beklemenin akıl dışı olduğunu çabuk anlamış olmalı ki; ikinci yarıya hızlı ve etkili başladı. Tam gol de geliyor derken; Valbuena, kaleciye takıldı. Ama bu canlanış, meğer bir göz yanılmasıymış... Alanya hemen arkasından, bela gibi F.Bahçe’nin başına çöktü.
Djalma Campos, N’Sakala, Papis Cisse ve Ozan Tufan’ın sürüklediği evsahibi takım; Baiano ve Welinton’un da katkılarıyla görsel bir şölen sundu. Fenerbahçe İstanbul’a ağır bir hezimetle dönmediyse, haline ve kaleci Harun Tekin’e şükretsin.