Tarihi olayları yorumlamak büyük sorumluluk ister. Ermeni olaylarını anlatan The Cut/Kesik filminin yönetmeni Fatih Akın, Osmanlı’yı zan altında bırakacak bir bakış açısıyla olayı yorumlamış…
Türk sinemasının kendi tarihinin kırılma anlarını anlatmaktan aciz olduğunu hep söylerim. Bu açığımız da çoğunlukla kullanılır. Mesela yabancı filmlerde Türkler, deve üstünde, kara çarşaflı, eğri büğrü bir halk olarak resmedilir hep. Bunu daha öteye taşıyan Geceyarısı Ekspresi gibi filmler de vardır. Alan Parker Geceyarısı Ekspresi için yıllar sonra özür dilese de bu film bize zararını vermiştir.
Bu hafta çok önemli bir film vizyona girdi: Fatih Akın’ın Ermeni olaylarını anlatan The Cut/Kesik isimli filmi. Akın sinemasını severim, onun için etki altında kalmadan izlemek ve bir karara varmak istedim. Filmden çıktığımda büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Eğer bu filmi Ermeni diasporası çekse bu kadar taraflı olmazdı. Açılış sahnesinde bir altyazı geçiyor. Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı’na girdiğinde bütün azınlıkları düşman ilan etmiş. Yani filmde anlatılan bütün olaylar, Osmanlı’nın savaşa girdikten sonra değişen konjonktürü ile ilgili. Bu gibi önemli konularda tarihi sakatlayıp, eğip bükerek anlatamazsınız. Hiç yorum yapmadan yaşananları yazalım... Osmanlı, Ruslarla savaştadır. Sarıkamış felaketi sonrası Doğu Ordusu yok olmuştur. Bütün Doğu Anadolu çökmüştür. Rusların etkisiyle Ermeni komitacılar eylem yapmaktadır. Birçok Türk köyü yok olmuş, bunun üzerine Osmanlı bir hükümet politikası olarak Doğu Anadolu’daki Ermeni halkı sürmüştür. Olaylar sırasında yüz binlerce Ermeni ölmüştür. Her iki taraftan da yaşananlar bunlardır. Burada acı yok mudur? Vardır elbet. Ama siz bu eylemin sebebini söylemezseniz ortada sadece şiddet ve katliam kalır. O zaman Yahudi soykırımıyla Ermeni tehcirini aynı kefeye koyarsınız. Bu da kötü niyettir.
FİLMDE TEK BİR İYİ TÜRK YOK!
Filmin beni çok rahatsız eden bir dili var. Yapım az evvel söylediğim altyazıyla başlarken bütün bu olayların sebebini görmezden geliyor ama sonra daha kötü birşey yapıyor: Anlatmadığı Türk söylemlerine de küçük küçük cevaplar veriyor. Mesela evinden sürülen Nazarat’ın babası, filmin başında durup dururken şöyle bir laf ediyor. “Halbu ki biz hep sadık bir millet olduk”. Ne için bunu söylüyor o yaşlı adam? Yani bu yapılanların hiçbir sebebi yok. Bir başkaldırı ya da aramızda bir çatışma olmadı demeye getiriyor. Bu yetmiyor. En ucuz propaganda ve lekeleme yöntemlerini kullanıyor. Mesela bir sahnede üç atlı eşkiya gelip Ermeni bir aileye yol üstünde Osmanlı askerinin ve diğer Ermeni esirlerin gözü önünde tecavüz ediyor. Askerler de esirlere silah doğrultup olayı seyrettiriyor. Filmde bir tane iyi Türk göremezsiniz.
Osmanlı askeri hapishanedeki mahkumları çıkarıyor ve Ermeni esirlerin boğazını kesmek için kullanıyor. Bartu Küçükçağlayan’ın canlandırdığı karakter de istemeye istemeye filmin kahramanı Nazarat’ı boğazından yaralıyor. Sonra gizlice onu kurtarıyor. Ama aslında bir idam mangasının üyesi. Bütün Türkler Ermeni kızlarını kötü niyetle alıyor ve sonları genelev oluyor.
BU KÜFÜRLER O GÜN VAR MIYDI?
Hele bir sane var ki… Osmanlı askeri trende koruma olarak dururken Nazarat trenden kaçıyor. Asker arkasından küfrediyor. Gülsek mi ağlasak mı bilemedik. Bu küfürler o zaman varsa helal olsun Fatih Akın’a. Daha neler neler… Osmanlılar İngilizler tarafından Şam’dan çıkarılıyor. Sokağın ortasında Türk askerleri ve sivil Türkler, Ermeni, Arap ve diğer halk tarafından taşlanıp, küfürlerle gönderiliyor. Tam o sırada aklımıza İsrail ve Batı medeniyetleri tarafından sömürülen, öldürülen Arap halkları geliyor. Bu sahneden sonra Şam’da kalan insanların bir gece sinemasında Şarlo’yu büyük keyifle seyrettiklerini görüyoruz. Türkler sepetlenince Batı’nın gelişmişliğinin keyfini süren halk kahkahalar arasında film seyrediyor. Bu ince dokunuşlar filmin asıl dilini belli ediyor. Tabii bir de Nazarat ABD’ye gittiğinde Amerikalılar’ın ona sürekli Yahudi demesi var. Böylece yönetmen Amerikalılar’ın cahilliğinden dem vururken Ermeni olayları ile Yahudi soykırımının ilişkisini kuruyor bizim imgemizde.
OYUNCULUK YERLERDE
Filmin sinemasal dengesine veya değerine gelince. Akın’ın en kötü filmi diyebilirim. Yapım ikiye ayrılabilir. İlk bölümde düzmece sahnelerde herhangi bir Akın sinemasının etkisinden bahsetmek mümkün değil. İkinci yarısında ise bir yol hikayesine dönen filmde, yönetmen daha bildiği sularda yüzdüğü için sinemasal olarak işi toparlıyor. Oyunculuklar bir iki sahne dışında yerlerde sürünüyor. Başrolde oynayan Cezayir asıllı Tahar Rahim en iyi performansı gösteren oyuncu ama yan roller felaket. Filmden çıktıktan sonra düşündüm: Ermeni olaylarının 100’üncü yılına günler kalmışken bu filmi, bu dille Fatih Akın niye çekmiştir? Bunun cevabını ben bulamadım.
FİLMİN KÜNYESİ
Kesik
Yönetmen: Fatih Akın
Senaryo: Fatih Akın, Mardik Martin
Oyuncular: Tahar Rahim, Simon Abkarian, Makram Khoury, Kevork Malikyan, Bartu Küçükçağlayan
Tür:Dram
Süre: 138 dakika