Milliyetçi düşüncenin faşizme savrulmasının bir ulusa getireceği büyük felaketin sembol örneği Adolf Hitler liderliğindeki Nazi Almanya’sıdır. Hitler’in 1932’de başlayan yükselişini demokrasi güçleri önleyebilseydi, Alman milleti, 1945’te o korkunç sonla karşılaşmamış olacaktı.
Ama yaşandı…
Kendi milletinizin geleceğini, başka milletlerin çocuklarını öldürmekte bulursanız, karşılaşacağınız sonuç, Almanlar’ın 2’nci Dünya Savaşı sonunda yaşadıkları o korkunç yıkımdır!..
Dedeleri, çok değil, 70 yıl önce Nazi toplama kamplarında insanlığın en korkunç saldırısıyla karşılaşmış bir ulusun İsrail’deki yöneticileri Benyamin Netanyahu ve ortağı Avigdor Lieberman, “demokrat Yahudiler” tarafından bu nedenle durdurulmak zorunda.
Bu, “böyle olması gerekir” düşüncesi değildir, bu yaklaşım asla anti-semitik (Yahudi düşmanı) da değildir, tarihin yaşanmışlıklarından yola çıkan ve Yahudi milletini dostça uyaran bir yaklaşımdır.
Çünkü, tarih bize bir gerçeği gösteriyor: Faşist liderlerin bedelini, hep, masum insanlar ödemiştir.
Yahudi milleti, insanlığın ortak kültür/bilimine önemli katkılarda bulunmuş, “çok kültürlü” toplumlarda üretimin merkezinde yer almış bir millettir. 500 yıl önce kendilerini İspanyol engizisyonundan kurtaran Osmanlı’ya ticareti öğreten Yahudiler’dir. Türk üniversitelerinin mayasındaHitler’den kaçan Yahudi bilim adamlarının emeği vardır. Türkiye’deki Yahudi toplumu her zaman bu memlekete olan bağlılığını göstermiş, Türkler’in içinde çıkan dönemsel hırsızların aksine ellerindeki servetleri bu topraklarda tutup, yatırımlarını sürdürmüşlerdir. İsrail’deki Türkiye Yahudileri bizim ayrılmaz parçamız, tarihsel kardeşlerimizdir.
Sonun başlangıcına izin vermeyelim.
İsrail’i yöneten faşist çete, yalnız Filistin ve Ortadoğu halklarının değil, doğrudan Yahudi milletinin de bir numaralı düşmanıdır.Yaptıkları, Yahudi düşmanlığının tırmanmasına neden oluyor.
Irkçı “Yahudi ulus devleti” kanununu kabul edip Filistin’de kan dökmek aslında sonun başlangıcıdır. İnsanlık bir kez daha faşizmin tehlikeli senaryosuna izin vermemeli.
Kuşkusuz, hiçbir Alman, takvimler 1938’i gösterdiği günlerde, 2 Mayıs 1945 günü, Dağıstanlı Abdülhakim İsmailov’un Alman parlamentosunun burcuna Sovyetler’in çekiç-oraklı bayrağını çekebileceğini düşünemezdi…
Ama bu da yaşandı…
Eğer, millet olarak başına yeni belaları sarmak istemiyorsan, tarihi iyi okuyacaksın, geçmişin kanlı olaylarından örnek alacaksın ve yapmayacaksın!..
Irkı-dini değil siyaseti tartışıyoruz…
Bir ırkı veya dini tartışmıyoruz, Netanyahu-Lieberman ikilisinin sembolleştirdiği siyaseti, yani faşizmi tartışıyoruz.
Neo-con/Siyonist lobi ve “armageddon” denilen sözde kıyamet savaşı senaryosunun aptallığını taşıyan Evanjeliklerin, İsrail’i eleştiren herkesi Yahudi düşmanı (anti-semitik) ilan etmesini kabullenemeyiz.
Netanyahu-Lieberman faşizminiönce, demokrat Yahudiler durdurmalıdır.
İsrail’de solun zayıf olduğu bir dönemi yaşıyoruz, bu nedenle görev, Amerika-Avrupa başta dünyanın dört bir yanında yaşayan Yahudi demokrasi güçlerine düşüyor. Müslüman demokratlar başta, dünyanın tüm demokrat kesimini kuşkusuz yanlarında bulacaklardır. Dünyanın en güçlü Yahudi örgütlerinden Amerikan Yahudi Komitesi’nin Trump’ın Kudüs kararıyla son ırkçı kanuna karşı çıkışını keyifle not ettik zaten.
Yahudiler akıllı millettirİsrail’de tırmanan faşizme güçlü tepki vermeye başladılar.
Konu, Ortadoğu sorunu olmaktan çıkmıştır, demokrasiler, artık, İsrail’deki kanlı faşizmi daha fazla taşıyamaz, ortak müdahale kaçınılmazdır.