Okullarda Atatürk’e secde eden çocuklar, adı sanı kimliği belli bir kişinin sosyal medyadan yaptığı; “Bütün Atatürkçüler bunların eşleriyle ilişkiye girsinler ki (yumuşatarak yazıyorum E.D.) Atatürkçü çocuklar dünyaya gelsin” çağrısı, sokaklarda pervasızca başörtülü kadınlara yapılan saldırılar. Bir saniye arkadaşım bir saniye... “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!” Bu adamlar bazı şeyleri birbirine karıştırıyor sanırım. Toplumsal barış için herkes bulunduğu pozisyondan bir adım geri atacaksa, değerlerimizi bu pazarlığa katmamak kaydıyla atarız elbette. Ama bir taraf geri adım atarken diğeri tam gaz üstüne çıkmaya kalkarsa kimse kusura bakmasın da buna müsaade edilmez... Bu milletin ortak değerleriyle kavga etmek yerine birlik-beraberliği tesis etmek adına kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyor insanlar. Ama sen kalkıp da yol ortasında bir kadını, sırf başörtülü diye taciz edersen, çocukları bir fotoğrafın önünde secdeye zorlarsan, edilen küfrü kıyameti yesinler istersen, pardon da kimse yemez. Biz yakın siyasi tarihimizde hep şunu gördük. Faşist Kemalist baskı bu ülkeden hiç gitmedi. Zaman zaman bu baskının görülmemesinin tek nedeni, buna fırsat bulamamalarıydı. Onların bu durumu karşısında, ‘peki o halde biz de bir adım geliyoruz’ dediğimiz anda açtıkları hendekte boğulmaya başlıyoruz. Bir mü’min aynı delikten iki defa sokulmaz.
Bunun da faturası müslümanlara çıktı iyi mi?
İsmail Saymaz yazmış: “Bir şizofrenin yumruğunu bile Atatürkçülere ve laiklere yıkmak istediler…” Arkadaş, dayak bile yese, yine Müslümanlar suçlu oluyor bu memlekette. Ne iştir ya hu? Oysa aynı Saymaz, kendini tarikat şeyhi gibi tanıtıp inançlı insanları istismar eden dolandırıcıların kitabını yazdığında, bunu genele teşmil edebilmişti. “İşte tarikatların hali” diye sundu biliyorsunuz o ahlaksızların yaptığı işleri. Ne ilginç.
Pelin Gündeş’in içindeki faşist nasıl hortladı?
Eski AK Parti Kayseri milletvekili Pelin Gündeş Bakır, kendi çocuğu ve karısını öldürüp hayatını sonlandıran adamın yaşadığı trajediyi, ülkedeki göçmenlere bağlamış. Bu ilk de değil. Şezlongda güneşleniyor, sahilde nargile içiyor falan gibi yalan ve kışkırtıcı mesajların sahibi de bu hanım. Vaktiyle yani milletvekiliyken ve İTÜ’de rektörlük için lobi turları atarken gayet aklı başında sözler söylüyordu. Ki o yıllar benim yönettiğim programlara da defalarca gelmişti. Böyle faşist bir duruşu olduğunu farketmemiştim. Öyle olsa kendisini, Avrupa konseyi göçmenler, mülteciler ve yerinden edilmiş insanlar komisyonu üyesi yaparlar mıydı? Daha ilginç bir bilgi vereyim. Bugün göçmenleri ülkeden kovmaktan söz eden bu hanım, kendisini de gururla ‘Muhacir’ olarak tanıtmıştı bana. Anne tarafından iki kez muhacir sayıldıklarını, Geray Ailesi’ni araştırırsam bulabileceğimi söyledi. Ben insanların nereden gelip nereye gittikleriyle ilgilenmediğim için araştırmadım doğrusu. Fakat kendisini ‘muhacir’ olarak tanıtan bir kişinin nasıl olup da bugünün muhacirlerine böyle öfke kustuğunu açık söyleyeyim anlamış değilim. Bir şey daha… Hani Pelin Gündeş Bakır, bu son cinayetleri, ‘toplu intihar’ gibi gösterip bir algı oluşturmaya çalışmış ya. Ben kendisine bir intiharı üzülerek hatırlatayım. Kayseri 12. Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanlığı’nda görevli Üsteğmen Nazlıgül Daştanoğlu’nun intiharı. Nazlıgül Üsteğmen’in, önce çok istediği pilot kokpitine geçmesine engel oldular. Ardından akla hayale gelmeyecek iftiralarla onurunu kırdılar. Ordudan attılar ve intihara sürüklediler gencecik kızı. O kızın başına gelenler için, annesi, MİT’in 15 Temmuz sonrası Dubai’de paketlediği FETÖ’cü Tümgeneral Cahit Bakır’ı, eşinizin ağabeyini yani, hiç affetmedi. Bir intiharın peşine düşecekseniz bunun peşine düşün bence…