Merak edenler için hemen söyleyelim, yazı başlığındaki Farsi'nin İranlılarla alakası yok. Gizemli bir anlam içeriyor. Gizemi çözmek isteyenleri yazının devamını okumaya davet ediyoruz.
Bir önceki yazıda 250 semazenin katıldığı bir etkinliğe istinaden ekonomik krizle mücadele edildiği bir dönemde böyle şatafatlı gösterilerin yapılmamasının daha uygun olacağını ifade etmiştik.
Meğer Konya'daki bu etkinlik tek bir seferle sınırlı değilmiş. Belediye tarafından deruhte edilen bu etkinlikler bir süre devam edecekmiş.
İşin inanç boyutunu bir önceki yazımızda ele aldık, bu sefer farklı bir boyuta dikkat çekmek istiyoruz.
Bu tarz organize programlar için yapılan harcamalar büyük ihtimalle milyonlarla ifade ediliyordur.
Kirasını ödeyememekten dolayı darp edilen, yaralanan hatta ölen insanların olduğu bir zamanda, israf boyutuna ulaşan harcamaların yapıldığı ve böylesine şaşalı gösterilere gerçekten ihtiyaç var mı?
Enflasyonla mücadele için gider kısma politikası uygulanmaya karar verilmişken bu israf ne ile açıklanabilir?
Görünen o ki dönen sadece semazen değil.
Dikkatli okurlarımız hemen "israf" kelimesi ile "farsi" kelimesi arasındaki bağı çözmüşlerdir. İsraf kelimesini tersten okuduğunuzda farsi kelimesi ortaya çıkıyor.
Farsi metaforu, yazar dostum Ekrem Altıntepe tarafından kaleme alınan ve ekmek israfını fantastik bir romanla anlattığı "Nandiya Ejderhası" kitabından alıntı. Özellikle çocuklara ekmek israfı konusunda farkındalık kazandırmak istenen kitapta ejderhalar ve fantastik yaratıkların mücadelesi anlatılıyor. "Ekmek israfı" ve "fantastik roman" ifadelerini yadırgayanlar için kitabın okunmasını salık veriyorum.
İSTİKLAL MARŞI VE GÜLŞEN
İstiklal Marşı gibi toplumsal değer ifade eden bir simgeyi, toplumun kahir ekseriyetinin tepki gösterdiği, haliyle ve geçmişiyle bu iş için iğreti olduğu çok açık olan bir karaktere okutmanın mantığı ne olabilir ya da buna neden ihtiyaç duyulmuş olabilir?
İstiklal Marşı'nın anlattığı değerlere savaş açmış ve onun ruhuna aykırı bir yaşam şekline sahip birisine milli marş niçin icra ettirilir?
Bir de garip kıyafetler giydirilirse...
"Giydirilirse" kelimesini özellikle kullandık. Çünkü bu kıyafetin Gülşen'in tercihi olduğunu sanmıyoruz. O bu kadar kurnaz olamaz.
Elbette açık saçıklıkta sınır tanımayan Gülşen'in, İslam'a ve iktidara olan hıncını bilenler giydirmiştir bu kıyafeti!
Böylelikle mesaj kokan kıyafetin amacı Gülşen'in kişiliğiyle zirve noktaya taşınmış oluyor.
İsrafın döndürüldüğü folklorik ritüeller inanç ve kültürel değerlerin yozlaşmasına neden oluyor. Ancak vücudunu açıkça ortaya seren Gülşen'in giydiği pagan kıyafetleriyle yapılmak istenen, kültürel yozlaşmanın fersah fersah ötesinde.
Hedeflerinde toplumsal kültürü değiştirmek ve yok etmek var!
LGBT sapkınlarının maşası haline dönüşmüş bir Gülşen'in millilik kaygısı olabilir mi?
İnsanlar arası ilişki ve etkileşim yapısını, sosyal davranış ve reaksiyonları hedefleyen yeni bir işgal yöntemi deniyorlar: "Sosyolojik işgal"
Nasıl ki yaz aylarında yaptığımız faaliyetleri ya da kış aylarındaki iştigalimizi mevsim şartları belirliyor ve etkiliyorsa, toplumsal davranışlarımızı da sosyal gerçeklikler ortaya çıkarıyor.
Sosyolog Peter L. Berger'in "Sosyolojiye Çağrı" kitabındaki ifadesiyle; "Sosyoloji bize, insanın, onu oluşturan topluma göre var olduğunu ve kendi seçimi olarak bunun dışında bir şey olma çabasının oldukça zayıf, tereddütlü ve ancak nadiren tutkuyla bağlandığı bir şey olabileceğini göstermektedir. Dolayısıyla, bizim anladığımız şekliyle sosyolojik perspektifin, insanları bütünüyle verilmiş sosyal kimlikleriyle bir gören bakış açılarıyla yaradılıştan gelen bir uyuşmazlığı vardır."
Teker teker yozlaştık, zihinlerimiz iğdiş edildi, yüreklerimiz mühürlendi. Kültürel işgal ile mücadele edemedik!
Artık düşünce yapımız birey planında, dijital ahtapotun kolları arasında çok kolay değiştirilebiliyor.
Abra kadabra denildiğinde ortaya çıkan ya da aksine birden yok olan bir olgu değil ki kültür.
İnşa süreci var. Islah süreci, ihya süreci var. Ve nihayetinde bir düzeni, bir rengi var.
Kimliğini oluşturanın toplum kodlarıyla belirlendiği ve kendi seçiminin kıymeti olmadığı düşüncesinin girdabına girmiş bir millet üzerinde sosyolojik işgal hareketi doğal olarak kolaylaşıyor.
Kültürel fay hatlarındaki değer kırıklıkları, sarsıntılar, enkaz haline dönüşmüş fotoğraf kareleri, deklanşöre basanı memnun eder sadece.
Uyanık olmakta fayda var!