Geçen hafta G-8 toplantısı vesilesiyle vurguladığımız Suriye rahatsızlıklarına ve boşluklarına birkaç karşılık geldi.
Direnişçilere ABD silah yardımının yetersiz kalacağına ve silah eğitiminin aylar alacağına dikkati çekmiştik. Hemen ardından CIA’nın direnişçileri kasımdan beri Rus yapımı uçaksavar ve tanksavar silahları üzerinde eğittiği, el altından ABD medyasına duyuruldu.
Direnişçilere eğitimin 4 haftalık hızlandırılmış kurslarla verildiği de belirtildi. Yani hızlı gerilla kursu varmış.
Rus malı silahlar olması hem Suriye ordusunun da Rus silahlarıyla donatılmasından. Yani uygun bir depoya girilirse, orada silah var. Ayrıca Libya’dan gelen-gelecek silahlar Rus malı...
Direnişçilerin elinde ağır silah olmaması sorundu. Yine hafta sonu itibariyle direnişçiler -askeri dengeyi değiştirecek- yeni silahlar teslim aldıklarını duyurdular. Hatta yenileri de gelecek- dediler. Teslim alınan silahlar, daha önce istenenlermiş. Yani uçaksavar ve tanksavar silahlarının gelmeye başladığı anlaşılıyor. ABD ağır silahların hangi gruplara gideceği konusunda hassas. Bu yoldaki kaygıların da aşıldığı anlaşılıyor. Silahlar muhtemelen güvenilir ekiplere teslim edildi. Bu -dengeyi değiştirme- meselesi şimdilik net değil, arazideki duruma bakmak gerekiyor.
G-8’in diplomatik zemininin Rusya tarafından zaptedilmesinden geçen hafta memnun olmamıştık. Önceki gün Katar’daki Suriye’nin Dostları toplantısı 11 ülkeyi bir araya getirdi ve orada ‘G-8 olmamış gibi’ davranıldı, yani G-8 unutuldu... Bu toplantıda ABD, Almanya, BAE, Fransa, İngiltere, İtalya, Katar, Mısır, Suudi Arabistan, Türkiye, Ürdün vardı.
ABD Dışişleri Bakanı tutarlılık uğruna Cenevre sürecine atıfta bulundu. Ama asıl vurgu evsahibi Katar’ın Başbakanı Şeyh Hamad’dan geldi: Şam rejimini uzlaşmaya razı etmek için, adalet için güç kullanımı gerekiyor. BM Güvenlik Konseyi’nin görüş ayrılıklarını gidermesini bekleyemeyiz.
Ayrıca toplantıda askeri zafer planlanmadığı, hâlâ diplomatik çözüm istendiği, ancak Beşar Esed uzantılarının bu çözümde yer alamayacağı vurgulandı. ABD, Rusya ile itişmemek için, Cenevre sürecine bağlı olduğunu tekrarlıyor. Katar’da da buna destek sağladı. Ama Cenevre konferansı da şimdi eylüle kaldı. Rusya hâlâ avantajlı konumda.
Katar toplantısında Direnişçilere silah vaatlerinde yükseliş yaşandı. 11 ülkeden 5’i -hemen- silah vermeyi teyid etti. 4’ü -Şimdi lojistik destek verelim, sonra da silaha geçeriz- dedi... Beş artı dört eşittir dokuz.. Yani iki ülkeden ses çıkmamış. Onlar da Almanya ve İtalya... Hatta Almanya hiç silah verilmemesi için girişim yapmış, ama herhalde sonra hangi toplantıda olduklarını fark edip sustular.
Bu arada Katar Başbakanı Şeyh Hamad -Suriye’de arazideki durumu değiştirmek üzere gizli adımlar atılacağını- söyledi. Bu gizli adımların silah ve direnişçilerin siyasi-ideolojik yapılanmasıyla ilgili olduğu düşünülebilir.
Sonuçta Suriye, Türkiye için hâlâa en büyük potansiyel risktir. Şu anda Türkiye’de tartışılan konuların seyrini değiştirecek önemde bir risktir. Bu risk direnişçilerin yeniden Şam’a karşı arazide inisiyatif elde etmeleri ve Halep ve çevresini koruyabilmeleri halinde kısmen azalacaktır. Ancak mevcut durumun sürdürülemez olması, Suriye krizinin sonunun görünmemesi, rahatsızlık vesilesidir. NATO ülkelerinin Suriye’ye müdahale önceliği yoktur. Suriye için Katar’da masaya oturan 11 ülke için bile hesaplar, hedefler ve öncelikler farklıdır. Bölge ülkeleri sorunun uzamasını istemiyor, bunun maliyetini bire bir yaşıyorlar. Bölge dışındakilerin ise zaman kaygısı ve acelesi yok. Trajedi burada başlıyor.
twitter.com/selimatalayny