Bakla falcısı değilim.
Kahve falından da anlamam.
Ama falsız da kalmam.
Zira ne demişler... Fala inanma, falsız da kalma.
Geçtiğimiz günlerde aklıma düştü, anlamam ama hadi bir de ben deneyeyim diyerek ülkemin falına bakmak için oturdum fincanın başına.
Aman Allah'ım, ne göreyim...
Üç vakte kadar ülkemde Arap düşmanlığı ve sokak olayları üzerinden büyük bir oyun kurgulanacak.
İyi de Neden...
Nedeni belli.
Türkiye karışsın, Türk dünyası, Arap dünyası, İslam dünyası asla bir araya gelmesin.
Peki nasıl bir oyun kurgulanacak?
Atlantik ötesindeki deccal ayağa kalkacak, bir parti kuracak ve kurulan partinin başına da "Ümit" vadeden bir kişiyi getirecek.
Kendisinden çok şey ümit edilen bu kişinin görevi de Suriyeliler üzerinden Arap düşmanlığını pompalamak ve sonrasında bu düşmanlık üzerinden ülkede iç savaş çıkarmak olacak.
Kırmızı Alarm...
Oyunu bozma adına hemen kaleme sarıldım ve Star gazetesindeki köşemde 30 Kasım 2023 tarihli "Fitne" başlıklı yazıyı kaleme aldım.
Deşifre ettiğim oyun o günden bugüne aynen tahmin ettiğim gibi oynandı.
Ümit denilen parti başkanı her türlü fitneyi yaydı, iç savaş çıkarmak için tüm yolları denedi ama başaramadı.
Ümidi fos çıkan küresel çetenin de yapacağı tek şey kaldı, B planına geçmek.
Onlarda öyle yaptı.
Neler Oluyor...
B planı beklenmedik bir anda geldi.
Operasyon Suudi Arabistan üzerinden yapıldı.
Neler oluyor demeye kalmadı insanlar meydanlara davet edildi.
Yürütülecek algı operasyonunu yaymak ve yönetmek için birçok klavye teröristi devreye alındı.
Ortalık bir anda gaza gelen Arap düşmanları ile doldu.
Peki düşmanlığa gerekçe ne üretildi?
Arabistan devleti bayrağımıza, Atatürk'e saldırdı.
Plan İşliyor...
Yav kolay mı öyle Atatürkümüze, bayrağımıza operasyon.
Bu işte bir tuhaflık var.
Biri çıkıp anlatsa ya şu işin doğrusunu, neler olduğunu.
Anlatmadılar.
Anlatması gerekenler sustu, çünkü ortalığın puslu kalması gerekiyordu.
Dedikodular dilden dile dolandı, yalanlar havada uçuştu.
Hal böyle olunca da olayın aslı ve detayları kişisel çabalarla ortaya çıkarılmaya çalışıldı.
Gecikmeyle de olsa emekler karşılık buldu ve gerçekler gün yüzüne çıkmaya, olayla ilgili tezgâh bir bir çözülmeye başladı.
Özet olarak mesele şuydu.
Sis Bulutları Dağılıyor...
İki takımımız süper kupa finalini Arabistan'da oynamak isterler.
Projenin fikir babası Ali Koç'tur.
Ali Koç ile Futbol ve Federasyon Başkanı (TFF) Mehmet Büyükekşi kafa kafaya verirler ve hareket tarzını belirlerler.
TFF Suudi Arabistanlı yetkililer ile temasa geçer.
Uygulama esasları belirlenir ve iki ülke arasında sahada ve tribünlerde uyulacak kuralları belirleyen bir protokol yapılır.
Uluslararası futbol kurallarının geçerli olmasına rağmen Türk heyetinin talebi üzerine Arabistanlı yetkililer, Cumhuriyetimizin 100. Yılı olması nedeniyle İstiklal Marşımızın okunmasını ve Türk bayraklarının stada alınmasını kabul ederler.
Oyun Başlıyor...
Maça dakikalar kala Ali Koç takımları sahaya, üzerinde Atatürk resmi ve "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" yazısı olan forma ile çıkarmak ister.
İki ülke arasında hiç konuşulmayan bu talebe Arabistanlı yetkililerin izin vermeyeceği çok açıktır.
Zaten tuzak da bu açığın üzerine kurulmuştur.
Bu beklendik gelişme üzerine talimat Atlantik ötesinden, FETÖ Firarisi vatan haini Âdem Yavuz Arslan üzerinden gelir ve şöyle der soysuz (B) Âdem Yavuz;
"Fenerbahçe ve Galatasaray maça çıkmadan Türkiye'ye dönmelidir. Bu sıradan bir kriz değildir."
Şimdi diyeceksiniz ki FETÖ ne ara bu işi öğrendi de ta oralardan ayar vermeye kalktı.
Neden şaşırıyorsunuz ki, tuzağı kuran operasyonu çeken zaten FETÖ.
Tiyatro Başlıyor...
Talimat üzerine Ali Koç hemen davranır ve "dağ başını duman almış yürüyelim arkadaşlar" nidalarıyla dönüş için uçağına doğru yol alır.
İşin Arabistan bacağı tamamdır.
Şimdi sıra İstanbul bacağındadır.
Orada da hazır kıta bekleyen biri vardır.
O biri belediye başkanlığı hariç ne iş olsa yaparım diyen İmamoğlu'ndan başkası değildir.
Yav durun!
Hemen İmamoğlu futboldan ne anlar diye ezbere eleştirmeyin.
Karşınızda FETÖ'nün en büyük televizyon kanalı Samanyolu'nda spor yorumculuğu yapmış bir otorite var, ne sandınız.
Şöyle seslenir paylaşımında otorite İmamoğlu İstanbullulara;
"Bayrağını al, Beşiktaş'a gel. İstanbulluları, bugün saat 15.00'te Türk bayrakları, Atatürk resimleri ve spor kulüplerimizin bayraklarıyla Beşiktaş Barbaros Meydanı'na davet ediyorum."
İmamoğlu'na destek evvel olduğu gibi yine Atlantik ötesinden gelir.
Bir başka soysuz firari FETÖ'cü Emre Uslu şöyle der bu çağrı üzerine;
"Galatasaray Fenerbahçe maçı geziden bu yana bu rejime karşı girişilen en büyük sivil direniştir. Sadece Suudilere karşı değil onların destekçisi rejime karşı da en büyük direniştir. Arkası gelir umarım."
Tezgâh nasıl, kusursuz değil mi.
Ama merak etmeyin, işlemedi.
Bu çağrıları yapanlar kendileri çaldı, kendileri oynadı.
Millet tuzağa düşmediği gibi bu çağrıyı yapanlara "Yav yürüyün gidin gezi zekalılar, soytarı mısınız, provokatör müsünüz anlamadık, hiç akıllanmaz mısınız?" diyerek tepki gösterdi ve böylelikle hayallerle birlikte meydanlar da boş kaldı.
Teşekkürler Emre Uslu...
Öleceğim aklıma gelirdi de Emre Uslu'ya teşekkür edeceğim aklıma gelmezdi.
Sağ olasın Emre!
Benim bu olan bitenin FETÖ operasyonu olduğunu anlatmam, hadiseyi Gezi Kalkışması'na bağlamam haftalarımı alabilirdi. Sen bu işi bir cümlede hallettin.
Biz yapsak aynısını, yaşanan kurgu olayları Gezi Kalkışması'na bağlasak her şeye FETÖ diyorsunuz diyenler başlayacaklardı hoplamaya.
Seni yürekten kutluyorum ve ödül olarak da sana bir seferliğine mahsus "soysuz" demiyorum.
Sağ ol... Var ol...
Şaka Bir Tarafa...
Bunca oyun neden?
Sebebi çok basit.
İslam dünyası birleşmesin, bu dünyanın iki majör devletinin araları bozulsun.
Filistin konusunda bölgede birlik sağlanmasın.
Gördüğünüz gibi oyun büyük.
Şimdi tüm bu yaşananları göz önüne alarak yazımın başında değindiğim "Fitne" yazısını bu bakış açısıyla yeniden okumanızı tavsiye eder, Gazi Mustafa Kemal'in "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" sözünün de FETÖ tarafından 15 Temmuz'a malzeme yapıldığını hatırlatırım.