Fahrettin Altun yaklaşmakta olan tehdidi nasıl farketti?
8 Nisan 2021 Perşembe
Emekli Amiraller tarafından kaleme alınan 'Darbe Bildirisi' için, çok çeşitli yorumlar okuyoruz.. Elbette gerek kaleme alanlar gerekse destekleyenler açısından bu tablo tartışılacaktır. Ama şu bir gerçek ki, artık siyasi tarihimizde boşa çıkarılmış bir 4 NİSAN DARBE BİLDİRİSİ vardır. Kimse bu sorumluluktan kaçamaz.. Değerli dostlar, bugün; bu ayar vermeye kalkan, parmak sallayan hadsiz bildiri yayınlanana kadar taşlar tek tek nasıl döşenmiş, onu anlatacağım size..
Evvela adını net bir biçimde koyalım.. Bu bildiri apaçık ve tartışmasız bir 'DARBE BİLDİRİSİ'dir.. Bakmayın bu devlet, Tıpkı 27 Nisan gibi, kağıttan uçak yapıp geldiği yere yolladı. Fakat bu, söz konusu denemenin amacını ve hedefini ortadan kaldırmaz .. İletişim Başkanı
Prof.Dr. Fahrettin Altun, cunta heveslileri daha bildiriyi servis etmeye kalktıkları anda, Türkiye Cumhuriyeti devleti adına net ve keskin bir duruşla, bildiri sahiplerine gereken cevabı verdi.. 4 Nisan denemesini berhava eden, işte Fahrettin Altun'un bu, tartışmaya yer bırakmayacak netlikteki açık karşı duruşudur.. Çünkü Altun, o geceye gelene kadarki süreci dikkatle ve gözünü bir an bile kırpmadan takip ediyordu. Biliyorum çünkü ben de Altun'u saniye saniye izliyordum.. Fahrettin Altun, yelken direklerinden yaklaşmakta olan gemiyi tespit etmişti bile.. Gelin o yelken direkleri nelermiş, biraz daha yakından bakalım.. Şimdi hatırlatınca siz de fark edeceksiniz..
Önce bir irtica yönergesi dolaşıma sokuldu.. Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokulları'na giriş şartları arasında bulunan "irticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak" hükmünün kaldırıldığı iddia edildi.. Bu düzenleme, 'artık orduda irtica serbest bırakıldı' diye servis edildi.. Aynı günlerde de sarıklı Amiral fotoğrafı dolaşıma sokuldu.. Söz konusu fotoğraftaki kişi sahiden Peygamberimiz'in sünnetini yerine getirmeye çalışan bir samimi müslüman mı yoksa oluşturulmaya çalışılan bu iklim için seçilmiş bir figür mü bilmiyorum.. Bu şerhi şundan düştüm.. 28 Şubat'a giden yolda da bazı samimi Müslümanlar, servis operasyonu bir takım saçma sapan tiplere saflıklarından sahip çıkıyordu.. 28 şubat o nedenle biraz da karışıktır.. Gerçekten 'Alim' zannedip şarlatanlara sahip çıkan büyüklerimiz oldu.. Sonra anlaşıldı neyin ne olduğu.. Dolayısıyla böyle operasyonlar karşısında artık daha temkinliyiz.. Durup dururken, hiç gündemi yokken hilafet isteyenleri, laiklik karşıtı konuşmalar yapanları, başında sarıkla kameralara poz verenleri falan görünce önce biraz frene basmamız bundandır.. "Acaba" diyoruz çünkü aynı yerden iki defa ısırılmaktan çekiniyoruz.. İrtica yönergesi ve peşinden servis edilen sarıklı Amiral fotoğrafıyla sinir uçlarımıza dokunduktan sonra bu defa Askeri kurs yönergesinden Atatürk'ün isminin çıkarıldığını yazdılar.. Elbette bu da apaçık yalandı.. Üstüne Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın taşra teşkilatlarındaki müzik ve dans toplulukları için aldığı "Türk" ismini kaldırdığı haberini de eklediler.. "... O yalan peki bu da mı yalan?!.." diyerek yaygara yaptılar.. "Neler oluyor arkadaş" diyene kadar Habertürk'te TBMM Başkanı'na kurulan tuzak.. Montreux Tuzağı.. Önce emekli büyükelçilere peşinden amirallere yazdırılan bildiriler.. Ve elbette devletimiz bu tertibi fark etmiş, adım adım takip ediyordu.. O yüzden gece yarısı bildirisine Fahrettin Altun derhal ve tartışmaya yer bırakmaksızın tepki gösterdi.. Bunu deneyeceklerdi ve denediler.. Hem de liderin (tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi) Marmaris'te olduğu bir geceyi seçtiler..
Değerli dostlar, bu millet darbecileri artık biliyor. Kimlerin hangi şartları görünce neye heveslendiğini görüyor.. Asıl sınavı verecek olanlar seçilmiş siyasiler.. AK Parti, MHP ve İYİ Parti bu sınavı başarıyla verdi.. CHP ise bir kez daha darbecilerin yanında, "bize de ekmek çıkar mı?" kaygısıyla pozisyon almaktan çekinmedi.. Şaşırtmadı yani.. Oysa bilmesi gerekir ki, bu bildiriye ya da böylesi demokrasi dışı denemelere sahip çıkarak CHP, kendi aslını inkar ediyor.. Kendi yasama yetkisini kendi elleriyle vesayet kurumlarına teslim etmenin yolunu arıyor.. En tehlikeli olan da bu değil mi?..