İstanbul'da 2003'ten beri her sene 8 Mart'ta Feminist Gece Yürüyüşü düzenleniyor. Bu sene yapılan yürüyüşe ezan ıslıklama olayı damgasını vurdu.
Kahir ekseriyeti Müslüman olan ve ezan hassasiyeti yüksek olan bir ülkede ezanın ıslıklanmasına gösterilen tepki gayet normaldir.
Organizatörler kalabalığın yolu kesen polisi protesto ettiğini, o sırada ezan okunduğunu, ezanı protesto amaçlarının olmadığını söylüyor. Beyanlarını doğru kabul etmek durumundayız.
Ancak ezan sesi duyulunca ıslıkların kesilmesi gerekirdi. Kesilmiyor devam ediyor!
***
Devam ediyor çünkü bu yürüyüşe katılanların ezana saygılarının olmadığı ellerindeki afişlerden belli.
‘Fahişeyim feministim’ , ‘Bedenimi satarım’, ‘Namusu mu kirletmeden duramam’ ve buraya almaya edebimizin izin vermediği afişlerle yürüyenlerin helal, haram, mukaddesat gibi bir hassasiyetlerinin bulunmadığı, organizatörlerin de bu afişleri engellememiş olması o topluluğun kimliğini yansıtmaktadır.
Namusunu kirletmeden duramayanlardan ezana saygı beklemek de abestir.
Modernitenin kurbanı olmuşlara biz Allah hidayet versin der geçeriz. Ancak organizatörlerin tehlikeli bir provokasyona alet olduklarını da hatırlatırız.
Namussuz olabilirsin, inanmayabilirsin, o senin şahsi sorunun; amma eğer insansan, içinde yaşadığın toplumun değerlerine saygı göstermek mecburiyetindesin!
***
Ben namussuzların ve inanmayanların ezanı dinlememelerini hatta protesto etmelerini bile anlarım. Saygısızlığı, onun insanlığının ve medeniliğinin de ölçüsüdür ama nihayetinde inanmıyor!
Bence asıl sorun inanmışların/muhafazakarların ezan okunurken yüksek sesli konuşmalarına devam etmeleridir.
Bu sorunu hem camilerdeki vaizlerde hem de siyasi, ilmi, kültürel konuşmalarda görüyoruz.
Ezan sesi uzaktan hafif bir şekilde geldiğinde konuşmalara devam edilmesini de anlarım.
Ama ezan sesi bangır bangır camii, salonu ve meydanı doldurmasına rağmen konuşmasına devam eden vaizi de hatibi de kim olursa olsun konuşmacıyı da kınadım/kınıyorum.
***
Çünkü ezan dinlemenin bir âdâbı vardır. Peygamber Efendimizin (aleyhisselam) öğrettiği bir âdâbdır.
Buhari ve Müslim’deki ‘müttefakun aleyh’ olan bir hadis-i şerifte, Efendimiz ezan okununca müezzinin sözlerini aynen tekrar etmemizi emrediyor.
Müslim’in Hz. Ömer’den naklettiği bir diğer hadisi şerifte ise ezanı dinleyenin müezzinin sözlerinin tekrar etmesi, hayye ale’s salah (Haydi namaza!) ve hayye alel felah (Haydi kurtuluşa!) dediği kısımlarda; La havle vela kuvvete illa billah (Allah’tan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur) demesi gerektiği naklediliyor.
Müslim’in rivayet ettiği bir diğer hadiste ise ezandan sonra salavat getirilmesini ve vesile duasının okunmasını emrediyor.
***
Bu emir vücûb ifade etmiyor yani bunları yapmamızıfarz kılmıyor ama ezan dinleme âdâbını öğretiyor.
Bunu en başta uygulaması gereken vaizler ezan sesi camiin içini doldururken bu âdâbı yerine getirmek ve cemaata da öğretmek yerine ezanı bastırırcasına konuşuyorlar.
Ezan sesinin baskın olduğu ortamlarda konuşanlar da aynı hatayı işliyorlar.
Kimileri âdâbını bilmiyor olabilirler, en azından susmalılar, dinlemeliler.
Ezan sesiyle rekabet etmemek lazım!
HAMİŞ:
Yeni Zelanda katliamında hayatını kaybedenler, Müslüman oldukları için öldürüldüklerinden hepimiz onların yakını sayılırız. Allah onlara rahmet eylesin, bize de sabır ve ders çıkaracak akl-ı selim versin.