Geçtiğimiz haftalarda ezan konusunda vicdanlarımızı burkan saldırılar yaşadık. Provakasyon amaçlı olduğu gayet açık bu saldırganlıklara, CHP kimliği taşıyan bazı isimler de alkış tutunca, CHP adına ciddi bir handikapa dönüştü olay. Allahtan sağduyu sahibi bazı CHP’li gençler, köhnemiş bazı camilere giderek; onarım, boya, badana, bakım işlerini gönüllü olarak üstlendiler de toplumsal vicdanın aldığı yaraları bir nebze de olsa yatıştırdılar. Kemal Kılıçdaroğlu’nu da bir televizyon programında seyrettim, bu konuyla alakalı sıkıntılı tavrı, saldırılarla ilgili memnuniyetsizliği, gayet anlaşılır şekildeydi.
Siyaset aklı da bunu gerektirir zaten; oy isteyeceğiniz toplumun dini inançlarıyla alay ve tahkir, en hafif tabiriyle sizin isminizi, o milletin kalbin söküp atar... Bu toplumun ezan hassasiyeti malumdur ve CHP bu hassasiyetle oynamanın ağır bedelini, geçmişte iktidar olamamayla ödedi. Genel Yayın Yönetmenimiz Nuh Albayrak beyfendi, ezan ve Kur’an yasaklarıyla ilgili karabasanı andıran o günlerin haleti ruhiyesi ile çok sarsıcı bir yazı kaleme aldı, 1932’de, ilkin Fatih Camiinde, ardından Ayasofya Camiinde Türkçe okunan ezan ve Türkçe kılınan namaz adeta bir delirme, aklını kaybetme gibi algılanıyordu toplum tarafından. CHP yöneticileri bu işi yapmak için üstelik bir ‘’kadir gecesi’’ni tercih ediyorlardı. https://www.star.com.tr/yazar/kadir-gecesi-kaos-gecesi-oldu-yazi-1540979/
CHP’nin hanesine yazılı iki büyük kabus var; 1-ezan yasakları, 2-başörtüsü yasakları... İlk yasak Demokrat Parti’nin ezici zaferinin ardından kalktı, diğeri ise Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ezici zaferiyle birlikte sona erdi. CHP’nin iktidar sarhoşluğuyla, ülkeyi adeta yasaklarla çevrili bir hapishaneye dönüştürme girişimi, her seferinde, toplum tarafından daha fazla hürriyet talebiyle gündemden kovuldu, gitti!
Din karşıtlığını içeren eski politikalar, CHP’nin üzerinde adeta Hamlet’in babasının hayaleti gibi dolaşıyor. Kılıçdaroğlu, bunu farkında ve fakat değiştirebilmeye gücü ne kadar yeter, pek emin değiliz. Zira CHP için bu hal, varoluşsal reflekslere dayanıyor. Yolun en başında dini terakkiye mani olarak lanse eden seçkin ve seçkinci bir kadrodan bahsediyoruz. CHP’nin bunu aşması kendi kuruluş kodlarıyla çelişki mi, yoksa yeni bir içtihat mı olur, bunu gelecek günler gösterecek. Siyasi partilerin toplumun kutsallarıyla ilgili bu sosyolojiyi, iyi okumaları gerekiyor.
***Vatan Partisi lideri olarak Dr.Hikmet Kıvılcımlı’nın 1957 yılında Eyüp Sultan Meydanı’nda yaptığı meşhur konuşma, Türkiye Solu için, örnek alınması gereken bir konuşmadır. Orada Hz.Ömer’in adaletini örnek göstermiştir. Daha sonra 32 sayfalık bir kitapçık olarak da basılan bu konuşmanın ardından, dini siyasete alet etmekten dolayı tutuklanmıştır. Ama onun ismi gönüllerde halen hayırla yad edilmektedir. Yine evine bir mülakat için gelen gençlerden, içeri ayakkabılarını çıkartıp da girmelerini ister; ‘’evladım, burası bir Müslüman evidir, ayakkabıyla girilmez’’ diyen bir solcudur o... Kültürel mirasa sahip çıkmak bizi yerli kılan başat esaslardandır.
Solculuğun, ateizm gerektirmeyen hatta dine saygılı bir duruş olduğunu da gösteren, nezaketli, nezahetli bir tavır...
***Vedat Özdemiroğlu’nun çok anlamlı bir değinisi vardı; ‘’biz bu dünyaya, ‘’arkadaşa bakıp, çıkmaya’’ geldik’’ diyordu. Hayat işte bu kadar kısa! Bu kısacık hayata anlam veren şey ise kuşkusuz dostluklarımız. Kimi seviyorsanız ondansınız dermiş eski şairler, Mecnun her seferinde Leyla’ların kabilesindenim ben dermiş, bu yüzden. Pandemi dolayısıyla dünya küçük bir mahalleye döndü, hepimiz birbirimize nasıl da bağlı ve bağımlı olduğumuzu gördük... İnsanlar birbirlerine moral vermek için dualar okudular, ezanlar okudular, ilahiler, şarkılar söylediler. Ezan ile ilgili yaşadıklarımız, bu yüzden çok yersiz, irite edici, keyif kaçırıcı, çirkin bir haraketti. CHP, biz yapmadık diyor. CHP’nin bu hassasiyeti toplum adına çok değerli. Sorumluların bulunması çok zor olmasa gerek. Emniyet ve İstihbarat bu işi en kısa zamanda çözümlemeli.