İstiklâl caddesinde istiklâlimizin sembolü ezanın susturulma gayreti bir defa daha gösterdi ki kat etmemiz gereken yol çok uzunmuş meğer. Bir müslüman şehrinde ezan okunmuyorsa o şehir tutsak olmuş demektir. Prangalar vurulmuşsa ezana rahat uyku haramdır o şehrin müslümanlarına. Bu kadar net. Kim ki, ezanın sesini bastırmaya çalışır, müezzini susturmaya kalkar işte o, bu milletin istiklâline kast etmiş demektir.. “Zulüm 1453’ye başladı” diyerek aslında Gezi kalkışmasının ne olduğunu apaçık ifşa eden zihniyet işte şimdi yeniden sahnede.. 15 Temmuz’da nasıl ki işgalcilerle bir olup camiler basıp müezzinleri darp ettiler.. Nasıl ki sabah ezanı için, ‘beni uykumdan uyandıran imamı mı keseyim’ dediler, işte bunlar bizim istiklâlimize kast edenler. Sadece ezandan rahatsız değiller ki.. Bayraktan da rahatsız bunlar.. İnanmıyorsanız sağlamasını yapalım. Bakın kimlerle ittifak ettiklerine fotoğrafı daha net göreceksiniz. “Kürdistan’a oy vereceğim” diyen adamı “Yani bize” diyerek tamamlayan CHP’li hakkında parti kılını bile kıpırdatmadı. “Biz PKK’nın oyuna talibiz” diyen CHP’li milletvekili disipline falan sevk edilmedi. Yanıbaşında yapılan PKK propagandasıyla seçmenden oy isteyen Şişli belediye başkan adayı adaylıktan el çektirilmedi. Peki kim bu müttefiki CHP’nin? Elbette HDP. Hani şu kongrelerinde şanlı Türk bayrağını yerlere atıp üstünde tepinen HDP. Beka ne demektir biliyor musunuz? Bayrağımızla, ezanımızla vücut bulmuş olan varlığımızdır. Ve CHP bu iki değerimize de işte böyle saldırıyor. Hem de bunu ‘bağımsızlık benim karakterimdir’ diyen Gazi Mustafa Kemal’in arkasına saklanarak yapıyor. Yapmayın. Ayıptır.
Bu acayip tablonun içinden temiz siyaset nasıl çıkacak?
Siyaset sahnesi bir haftadır Mansur Yavaş’ın sahte senet skandalıyla çalkalanıyor. İşler içinden çıkılmaz boyutlara varınca Mansur Bey de bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Sahte senedin alacaklısı tarafından kendisine verildiğini, özetle kendisinin de oyuna getirildiğini anlattı. Bunları anlatırken de iş ilişkisi içinde olduğu adam ile ilgili demediğini bırakmadı. Sahte sonuç belgesiyle üniversiteye girmesinden tutun da, tehdit, şantaj, evrakta tahrifat gibi pek çok ayrı suçtan hakkında işlem yapıldığını anlattı. Yani avukat olarak hakkını savunduğu kişinin (söz konusu alacağın böyle doğduğu anlaşılıyor) böyle acayip kriminal bir tip olduğunu söyledi. Bizzat kendi söyledi. Kimse de bu ilişki biçiminde bir sorun görmedi. Fakat cevaplanması gereken asıl soru ortada duruyor. Böyle garip ticari ilişkilerin içinde olan birine sahiden Başkent emanet edilebilir mi? Bütün bu olup biten garipliklerden adaylık sürecinde CHP’nin bilgisi var mıydı? Sahte senetle vurgun yapmaya kalkarken suçüstü yakalanan, insanlara tehdit mesajları falan yollayan bir adamı, bilselerdi yine de aday yaparlar mıydı acaba? Belki de yaparlardı, kim bilir…
Elbette Melaina Trump değil o! Nereden mi biliyorum?
Dünya bu fotoğrafı konuşuyor. Kimi yüz hatlarını inceliyor kimi saçlarını bacaklarının duruşunu vesaire. Trump’ın bazen yanına first lady yerine onun dublörünü aldığı iddia ediliyor fakat hiç kimse gerçeği bilmiyor. Ben söyleyeyim. Bu fotoğraftaki kadın Melania Trump değil. Eminim. Melania olsa hiç Donald Trump’ın elini tutar mıydı?