Ülke istikrara kavuşsun, işsizlik düşsün diye var gücümüzle uğraştık. Hedefe de ulaştık ama şimdi de kendi telaşımıza düştük!
Hani ‘devrim’ önce kendi çocuklarını yermiş ya, o tür bişey. Ama yanlış anlaşılmasın; tehdit, ‘devrim’i gerçekleştirenlerden değil, ‘devrimci’ meslektaşlardan kaynaklanıyor.
Hem de ‘rakibimiz’ çeyrek asırlık yayın yönetmenliği tecrübesine sahip bir meslektaşımız...
Şöyle ki...
Şu meşhur ‘Şer İttifakı’nın öncü cengaverlerinden Ertuğrul Özkök malumunuz her gün köşesinden bir öncekini aratan bir üslupla ‘milli’ olan herkese ve her şeye saldırıyordu.
Bu ittifakın asıl hedefi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a düşman olmayan herkesi ‘doğal düşman’ olarak gören Özkök bizi de aynı kategoriden hedefe oturtmuştu.
Hatta arada bir hızını alamıyor, Yönetim Kurulu Başkanımız Ethem Sancak’a “O beceriksiz yöneticilerin bu işten hiç anlamıyor. Beni transfer et; gazetecilik nasıl yapılır göstereyim” diyordu.
Her ne kadar Ethem Bey de arada “Görüyorsunuz, Ertuğrul görev bekliyor, ona göre...” diye bize şakayla karışık aba altından sopa gösterse de bu ‘tehlike’yi hiç ama hiç ciddiye almamıştım!
Görevimi önemsemediğimden değil elbette... Meslek hayatımda ‘ikinci bahar’ hesabı yakaladığım bu fırsatı kaçırmak ister miyim?..
Rahatlığım, Ertuğrul beyin, bu çizgisiyle bizim mahallede itibar görmeyeceğini düşünmemden kaynaklanıyordu.
Ama son üç günkü performansından sonra çok tedirgin oldum dostlar...
Sadece milli menfaatlerimizi savunduğumuz için bize “yandaş” deyip üç öğün küfredenlerin üç günde, yılların açığını kapattıkları gibi fersah fersah ilerlediklerini hayretle izliyorum...
Korkarım “Onlar Ay’a, biz yaya” hesabı olacak yine...
Ertuğrul Bey’in teklifi hâlâ geçerli ise biz yandık. Hele bir de silah; pardon sayfa arkadaşlarımı da alıp gelirse, biz buralarda bırakın yayın yönetmenliğini bir köşe bile bulamayız.
Ama asıl Hürriyet’in ihtiyacı var!..
Gerçi hâlâ bir tesellim var aslında.
Çünkü, Hürriyet de başdöndürücü bir ‘dönüşüm’ içinde olduğundan, Ertuğrul Özkök ve yandaşlarına daha fazla ihtiyacı olacak.
Hele dünkü nüshada, genellikle Erdoğan’a meydan okumak için kullandıkları sütunda yer alan “1 Kasım’dan sonraya bakmak” ‘manifestosu’nu da okuduktan sonra...
Zira, daha birkaç gün önce aynı yerde, paralelle mücadele çerçevesinde yapılan hukuki bir işlemi “kabul edilemez bir müdahale...” olarak değerlendiren Hürriyet, bugün “devlet içindeki her türlü illegal yapı ile mücadeleye destek vereceğiz” diyor. 1 Kasım’a kadar mecralarından, “PKK terör örgütü değildir” diye bas bas bağırtanlar, bugün “Terörü ortadan kaldırmak için atılacak her adımın yanında olacaklarından” bahsediyor.
Bu “V” dönüşünün nihai amacını bilemem ama çıktığı bu yeni yolda Hürriyet’in, Ertuğrul Bey gibi ‘hassas sensörler’e, en az 3-4 yıl bizden daha fazla ihtiyacı olacağından elinden kaçırmak istemeyeceğini düşünüyorum.
Çünkü, onlar bunu hep yapıyor.
Nitekim... Yine böyle bir seçim sonrası, Doğan Grubu’nun ‘bilek öpme’ dönemiydi. Hürriyet, uzun bir ‘savaş’ döneminden sonra AK Parti’nin güçlenerek tekrar gelmesinden sonra birdenbire ‘hidayete’ ermiş; rotayı düzeltmişti. Ve bu ‘değişim’ derhal semeresini vermiş, Hürriyet Yayın Yönetmeni Başbakan Erdoğan’ın seyahatlerinde derhal yerini almıştı. Bu seyahatlerden birinde yayın yönetmenleri olarak Hürriyet’in bu ‘U dönüşü’ üzerine geyik yaparken, ilgili yayın yönetmeni “Kardeşim, biz; yaptığımız işi tam yaparız. Ve şimdi Hürriyet ‘yandaşlığa’ başlamıştır, siz artık kendinize başka iş bulun...” demişti.
Artık işin bu tarafını da Ethem Bey düşünsün!..