Fransa Cumhurbaşkanı E. Macron Libya konusunda Türkiye’yi ‘tehlikeli bir oyun oynamakla’ suçladı. Daha önce de “Türkiye'nin, çıkarlarımızın söz konusu olduğu bir bölgede, koordinasyonsuz saldırgan eylemleri var” şeklinde bir çıkışta bulunmuştu.
AB ve NATO’da Almanya’nın, Suriye’de ABD’nin gölgesinde kalarak etkisizleşen Fransa’nın Libya denkleminde varlık gösterememesi kızgın çıkışlara sebep oluyor.
Türk ordusunun gemilerini taciz ettiği yalanına başvuran ve sürekli mızmızlanan Macron, “beyin ölümünün gerçekleştiğini” söylediği NATO’ya çağrı yaparak yardım istedi.
Libya ekseninde yaşananlar iç içe geçmiş üç mücadeleyi yansıtıyor. Darbeci Hafter’e karşı öne çıkan ‘demokrasi mücadelesi’, Doğu Akdeniz ve Libya petrolü bağlamında ‘enerji mücadelesi’, küresel güçlerin nüfuz çabaları bağlamında ‘siyasi inisiyatif mücadelesi’.
Türkiye ahlaki duruş sergileyerek meşru yönetimin demokrasi mücadelesini ve Libya halkının çıkarlarını desteklerken, Doğu Akdeniz’deki oldu bittilere karşı da kendi bölgesel menfaatlerini koruyor.
Fransa’nın derdi ise çok farklı. Fransa birçok Afrika ülkesini arka bahçesi olarak görüyor. Suriye’deki tarihi etkisini kaybetmesi nasıl kuyruk acısı oluşturduysa, Afrika’daki etkinliğini kaybetme korkusu da uykularını kaçırıyor.
Fransa dünyadaki ikinci büyük sömürge imparatorluğunu kuran baş emperyalistlerden birisi. 13.5 milyon kilometrekareye ulaşan sömürge topraklarında insanları katletmiş, köleleştirmiş, yağmalamış, sömürmüş.
Cezayir ve Ruanda’da yaptıkları hala hafızalarda. Nijer’den Tunus’a, Senegal’den Moritanya’ya, Kamerun’dan Gine’ye kadar birçok ülkede milyonlarca insan Fransa kaynaklı katliam ve provokasyonlarda hayatını kaybetti.
Fransa’nın sömürge dosyası sadece geçmişte kalan tarihi bir hadise değil.
Anadolu Ajansı’nın Afrika Stratejik Araştırmalar Merkezi’ne (AFSAM) yaptırdığı analize göre “Fransa 1961’den beri 14 Afrika ülkesinin ulusal rezervlerini elinde tutuyor. Fransız hazinesi, Afrika’dan yıllık 500 milyar dolar kazanç ve getiri elde ediyor. Birçok Afrika ülkesi ulusal para rezervlerini de Fransa Merkez Bankası’na yatırmak durumunda.”
Fransa sömürgeleştirmeyi kültür emperyalizmiyle devam ettiriyor. 54 Afrika ülkesinin 27’sinin resmi dili Fransızca; sömürü rejimleri dil ve eğitim odaklı olarak kurgulanarak bir vesayet düzeni oluşturulmuş.
Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle dostluk, kardeşlik ve karşılıklı yarar temelinde geliştirdiği ilişkiler sömürgeci ülkeleri fena halde rahatsız ediyor.
2005 yılında Afrika Birliği’ne gözlemci üye olmamız, ardından 2008’de stratejik ortak olarak ilan edilmemiz, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Afrika açılımı bağlamında 30’a yakın ülkeyi ziyaret etmesi, Afrika’da büyükelçiliğimiz olan ülke sayısının 12’den 42’ye çıkması sömürgeci ülkeleri rahatsız ediyor.
Türk Havayolları Afrika kıtasında 53 noktaya uçuş yapıyor, TİKA başta olmak üzere yardım kuruluşlarımız kalkınma projeleri gerçekleştiriyor, sivil toplum örgütlerimiz Afrikalı mazlumlara yardım elini uzatıyor.
En son Libya’da meşru yönetime verdiğimiz destek Fransa Cumhurbaşkanını çileden çıkardı.
Türkiye, Macron’un dediği gibi ‘tehlikli bir oyun’ oynamıyor. Oynanan kanlı oyunları bozuyor.
Bu kanlı oyunlar sadece bugün Libya’da oynanmıyor. Asırlardır Fransa tarafından Afrika’nın adeta kanını emen bir şekilde oynanıyor.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın “Önce sen kendi beyin ölümünü bir kontrol ettir” dediği Macron zihniyetinin Afrika’ya veya Libya’ya verebileceği bir şey yok.
Yağmaladıkları Afrika’ya söyleyecek sözleri de yok. Bu yüzden hiç değilse mahcup bir şekilde susmasını bilmeliler…