Silahlı gruplar, Öcalan’ın emriyle ve iki yıl önce dağlardan çekilmeye başladığında dağa çıkan bir adam, şimdi de ‘barikatlardan ve hendeklerden bildiren’ yazılar yazıyor!
Kendi nefretinin ve kininin bedelini ödeyemeyecek kadar korkak bir adam, kendi kininin ve nefretinin bedelini, Kürt ve Türk gençlerinin kanıyla bedeniyle ödemesini istiyor!
21. Yüzyılın Neo-İttihatçısı bir adam, bir zamanlar Paşa dedesinin oluk oluk kan akıttığı topraklara barış gelmesin diye canını dişine takmış dolaşıp duruyor ve yalan bilgilerle herkesi aldatmaya çalışıyor.
Kürtlere, özgürlük ve eşitlik hendeklerle, barikatlarla gelecek yalanına hepimizi ortak etmek istiyor!
Paşa dedesi yaşasaydı, Kürt gençlerinin bugün kazdığı o hendeklere bomba yağdırıp katliam yapacak olan bu adam, devlet güçleri, savcılar dahil, hiçbir gazetecinin bile yanına yaklaşamadığı o barikat ve hendeklerin önünde verdiği pozlar eşliğinde, bütün Kürt gençlerini o barikat ve hendeklerin içine davet eden, kin, nefret ve öfke dolu yazılar yazmaya devam ediyor.
‘Barikatlardan ve Hendeklerden bildiren’ o yazılardan sonra, kimbilir hangi statta bir dünya maçı izlemeye gidecek, kim bilir hangi lüks yatın içinde dünya turuna çıkacak!
***
Hendeklere ve barikatlara dolmasını istediği o gençlerin babaları, amcaları, Diyarbakır cezaevinde, bir köpeğe tekmil verip, işkencelerde can verirken, bu adam Kenan Evren’le beraber Endonezya adalarına seyahate çıkıyordu!
Kuzey Irak’ta Kürt federasyonu kurulduğunda, Ertuğrul Özkök'le beraber, Erbil’in bombalanmasını, ordunun Erbil’e girmesini isteyen bu adamdı!
Öcalan Türkiye’ye teslim edildiğinde, hükümeti fikirlerine inandırabilseydi, Öcalan İmralı’da kurulan bir darağacında can verecekti!
İki yıl önce, Öcalan, o gençlerden Türkiye’yi terk etmelerini istediğinde, bu adam dağlara çıkmış ve nereye gidiyorsunuz, Erdoğan’a neden güveniyorsunuz, yeni anayasa yapılmadan Türkiye’yi nasıl terk edersiniz diye sormuştu..
Çoğu daha yirmisinde bile olmayan o gençler de, basit bir cevapla yanıtlamışlardı dedeleri yaşındaki bu adamı:
‘Biz Erdoğan’a değil, liderimize güveniyoruz, o istedi dağa çıktık, şimdi o istedi, bu dağları terk ediyoruz!
Bunca kan ve gözyaşına rağmen, kalbi hala kaskatı olan bu adam, dağa ait hikayenin bittiğini biliyor!
Biliyor ve bu yüzden de tuhaf ve sinsi bir planın sonucu olarak, silahlı gençlerin bu defa şehirlere kazılan hendeklere bombalarla beraber getirilip doldurulmasını, son çare olarak görüyor!
Bu adam, o hendeklerden ve barikatlardan, Türkiye’nin yeryüzündeki düşmanlarıyla beraber, bir iç savaş çıkarabilmenin peşinde koşup duruyor!
Bu adam, kin ve nefretten ibaret bir hayalet, bir kabus gibi barikatlar ve hendekler arasında dolaşmaya devam edip duracak ve maalesef, bu hal böyle sürüp gittikçe, dünyayı ve Türkiye’yi o hendeklerden ve barikatlardan ibaret sanan gençler de, oralarda kalıp ölmeyi ve öldürmeyi sürdürecek!
Oysa söylemeye bile gerek yok, barikatlara ve hendeklere sebep olan şey, 90'lı yılların mağduriyeti değil!
O mağduriyetler bugün yüz belediye ve 59 milletvekiliyle temsil ediliyor!
O mağduriyetleri kimse inkar etmiyor, o mağduriyetlere muhatap olmuş insanlara saygı duymayan vicdan sahibi kimse kalmadı.
Babası 90’lı yıllarda öldürülen bir genç kadın, o mağduriyetlerin misliyle yaşandığı ve şimdi de, o barikatların ve hendeklerin kazıldığı ilçede belediye başkanlığı yapıyor!
Doksanlı yılların mağdurlarının evlatları, torunları bugün mecliste milletvekili olarak görev yapıyor!
O barikatların ve hendeklerin, doksanlı yıllarda yaşanan mağduriyetlerle bir ilgisi yok.
Şiddet ve terörün, mağduriyetler bahanesiyle siyasi olarak, örgütlenmesidir söz konusu olan.
Barışı yapacak bir son kuşak aramak gerekmiyor!
Kürt halı içinde gelip geçmiş bütün kuşaklar barışı istiyor ve barışı talep ediyor!
Tıpkı Tahir Elçi ve onun kuşağından gelenler gibi!
***
Tahir Elçi, 90’lı yılları yaşamış bir mağdurdu. O kadar ki, Cizre’de kalamadı, Diyarbakır’a taşındı.
Ama Tahir Elçi, hayatı boyunca hem devletin hem PKK’nın şiddetine ve terörüne karşı çıktı.
Şiddetin esir aldığı şehirlerin özgürleşmesi mücadelesinde en ön safta yer aldı.
Bedelini de hayatıyla ödedi.
Şimdi,
Ya kanlı bir oyunun seyircisi olacağız, ya da Tahir Elçi gibi, can vermeyi göze alıp, Kürt gençlerine özgürlüğün ve eşitliğin asla o barikatlar ve hendeklerle gelmeyeceğini yorulmadan bıkmadan ve cesaretle anlatmaya devam edeceğiz!
Tahir Elçi’nin karşı çıktığı gibi, barikatlara, hendeklere ve operasyonlara karşı çıkacağız!
İnsanlığın mirası şehirlerimizin hendek ve barikatlarla, çatışmalarla, operasyonlarla yakılıp yıkılmasına, tahrip edilmesine razı olmayacağız!
Bunu yaparken, barikat ve hendeklerin arasında bir kabus gibi dolaşan adamları, ittihatçıları tanıyacak ve onları unutmamak için tarihe kayıt düşmeye devam edeceğiz!