Yapılagelen tartışmaların çok büyük bölümünü çok anlamlı bulamıyorum maalesef.
Tartışmaların odağında da milli irade mi hukuk mu gibi gerçekten absürd bir ikilem bile yer alabiliyor.
Oysa, mesele aslında son derece basit.
Bu yazıyı bugün şu nedenden yazıyorum: Yazabildiğim yazılarda, olanak bulup çıkabildiğim ekran tartışmalarında ısrarla evrensel hukuk vurgusu yapıyorum.
Yazılardan, programlardan sonra da bir kesim okuyucu, izleyici, bu “evrensel hukuk” lafına takılıyor ve eleştirel mesajlar gönderiyorlar mail kutuma ya da tweeter adresime.
Eleştirilerin ortak noktası da “evrensel hukuk” lafının saçma olduğu, Türkiye’de, Fransa ya da İngiltere’de, Rusya ya da ABD’de, Çin ya da Brezilya’da uygulanan ortak bir hukukun olmadığını, olamayacağını, bu nedenden de bu lafın, “evrensel hukuk” lafının boş bir ifade olduğunu öne sürüyorlar.
Meseleye bu açıdan bakarsanız haklılar ama benim, bizim muradımız bu değil.
Ben “evrensel hukuk” ifadesini o gün, mesela bu yazının yayınlandığı 9 Aralık 2014 Salı günü dünyanın en ileri düzeydeki hukuku anlamına kullanıyorum.
Hukuk sistemleri arasında bir hiyerarşi yapılabilir mi, en ileri düzey hukuk nedir?
En ileri düzeydeki hukuk ifadesini, temel hak ve özgürlükleri en yukarıya taşıyan, ekonomik büyümenin en çok önünü açan hukuk anlamında kullanıyorum.
Bunu da, bugünkü yazımın konusu değil ama ölçmek bile mümkün.
Yukarıda meselenin aslında çok da zor bir mesele olmadığını yazdım.
Milli irade yani yöneticilerin seçimle gelmesi ama çok yüksek barajlar olmadan seçimle iktidara gelmeleri düzgün bir siyasal sistemin ön koşulu.
Bu olmaz ise, yani milli irade yoksa zaten başka şeylerden bahsetmek bile abes.
Ancak, milli irade meselesi ideal bir siyasal sistemin gerekli koşulu ama yeterli koşulu değil, bu ayırımın iyi görülmesi şart.
Milli irade demokratik bir hukuk devletinin, ideal bir siyasal sistemin gerekli koşulu ise, evrensel hukuk da bu milli iradenin tecellisinin, etkin işlemesinin tamamlayıcı koşulu.
Türkiye 1950’den 2011’e kadar milli iradeyi oturtmaya çalıştı.
Benim izlenimim bu konuda artık İnşallah geri dönüşsüz iyi bir yola girildiği istikametinde.
Ancak, milli iradeyi tamamlayıcı bir unsur olarak evrensel hukukun egemenliği meselesinde durum hiç de parlak değil.
Evrensel hukuk bize şart değil, biz kendi hukukumuzla ilerleriz, bu kadarı bize yeter demek kadar da büyük bir zırva olamaz.
Temennim, milli iradenin tartışılmaz tecellisi için 61 sene (1950-2011) bekledik, bir o kadar da evrensel hukukun tecellisi için beklemememiz.
Türkiye siyasal sisteminin ve ekonomisinin performansının zirve yapabilmesi için evrensel hukuka tartışmasız bir biçimde ihtiyaç duyuyoruz.
Lütfen kimse daha azına, daha kötüsüne, daha düşük standartlısına razı olmasın.
Ve evrensel hukuk ifadesinden de kimse rahatsız olmasın.
Evrensel hukuk ifadesinden ancak Türkiye’yi ikinci ya da üçüncü sınıf bir ülke yaparak içeride büyük rantlara el koymak isteyenler rahatsız olabilir.
Meksika, Mısır gibi ülkeler bu konuda maalesef çok iyi örnekler.
Meksika’da hukuk çok önemli değil deyip uyuşturucu üzerinden büyük rantlar elde ediliyor.
Mısır’da da başka gerekçelerle hukuktan kaçılıyor ve ordunun muazzam rant mekanizmaları gizleniyor.
İşin kötü tarafı iki konunun da, Meksika ve Mısır düzeyinde olmasa bile, bizde de hukuk sistemini zorlaması.
Milli irade ve evrensel hukuk, ikisi de birlikte zirve yapacaklar, başka çözüm yok.