Önceki yazımda çiftlerin birbirlerini sevse bile, evli olmaksızın uzun süreli bir ilişkiyi sürdürebilmelerinin maraton koşmalarından daha zor olduğunu yazmıştım.
Eş ilişkisi araştırmaları, evli çiftler evli olmayan çiftlerden daha mutlu olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla “evlilik aşkı ve ilişkiyi bozar” sözü yanlış bir efsane. Aksine evlilik bağı olmadan aşkı ve ilişkiyi sürdürmek daha zor.
Evlilik birbirini seven bir çiftin ilişkisini koruyacak dört güçlü imkan sağlıyor. Bunlar; yakınlık ve cinsellik, hukuksal hak ve sorumluluklar, toplumsal kabul ve dini / manevi boyut şeklinde. Bu dört boyut, evlilikleri güçlendiren ve kalıcılığını sağlayan bir tutkal işlevi gösterebiliyor.
Yakınlık ve cinsellik
Evlilik, birbirini seven çiftlere hem fiziksel hem de duygusal yakınlığı yaşama imkanı sağlıyor. Eş olmak, muhabbeti ve bedenleri paylaşabilmek halinde mümkün oluyor. Eşi olmayı dostluktan ayıran unsurlardan biri de bedenlerin de birbirine dokunabilir olması. Cinsellik sadece zevk değil, eş olmanın sınırlarını çizen derin bir anlama da sahip.
Eşler arasındaki cinselliğin onarıcı değeri çok büyük. Bu sebeple cinselliği kaba zevke indirgemek büyük bir yanlış. Cinselliğin zevk verip almaktan daha büyük anlam ve fonksiyonu var.
Bana bir evliliğin nasıl gittiğini anlamak için tek soru hakkın var deseler, soru hakkımı “cinsel hayatları nasıl gidiyor?” diye sormaktan yana kullanırım. Sebebi basit ve açık. Eşler duygusal açıdan birbirlerine bağlı olduklarında, insan olarak birbirlerinden emin olduklarında ancak sahici ve doyumlu bir cinsel hayat yaşayabiliyorlar.
Hukuksal hak ve sorumluluklar
Evlilik, birbirlerini seven kadın ve erkeklerin ilişkisini hukuk bağı ile birleştirdiği için de ilişkiyi sevgili olmaktan öteye taşıyor. Hukuk bağı ilişkiye karar, hak ve sorumluluk getirerek, ilişkiyi bir üst düzeye çıkarmış oluyor. Evlilik imzasını atmak ilişkinin sahici olduğunu, ilişkiye yatırım yapıldığının da göstergesi.
Hukuk bağı sağlanmadan yürüyen uzun süreli ilişkilerden çiftlerin özellikle de kadınların zarar görme olasılığı var. Hukuksal bağ, eş ilişkisinin maddi boyutu olup, duygusal boyutu tamamlayıcı fonksiyon görmüş oluyor.
Toplumsal kabul
Eş ilişkileri sadece iki insan arasında olup biten özel bir ilişki değil. Şimdi de değil, tarihin hiçbir zamanında da böyle olmamış. Eş ilişkileri hep topluluktaki diğer insanların da varlığı ile birlikte olmuş.
Bu sebeple nikahın en önemli unsurlarından biri ilan edilmesi. Nikahın ilanı, bu ilişkinin sosyal alana tescil edilmesini sağlıyor. Diğer insanlar ilana şahitlik ederek bu ilişkiyi onaylayıp kabul etmiş oluyorlar.
Diğer kişilerin eş arasındaki bu ilişkiyi meşru ve kabul görmüş zihin halleri, çifti destekleme duygu ve davranışını harekete geçiriyor. Bu sebeple eşler iyi ve zor zamanda çevrelerinde eş olma ile ilgili etkileşimde bulundukları bir grup insana sahip olmuş oluyorlar.
Dini/manevi boyut
Eş olmayı arkadaşlık ilişkisinden ayıran dördüncü unsur ise nikahla beraber gelen dini veya manevi boyut. Nikah bağı nasıl topluma ilan edilerek, toplumsal kabul sağlanıyorsa aynı zamanda nikah bağı ilişkiye kutsallık da katmış oluyor.
Eşler nikahla maddi olanın ötesinde daha yüce ve derin bir bağla bağlanmış oluyorlar. Bu manevi bağı önemseyen ve değerli bulan çiftler, zor zamanlarını atlatmada bir imkan daha edinmiş oluyorlar.
Birbirlerini seven kadın ve erkeklerin ilişkilerini bu dört unsurun koruyuculuğu içinde yürütmemesi halinde; ilişkileri daha kısa süreli, zayıf, kırılgan ve acı verici sonuçları olan bir tecrübeye dönüşebiliyor.
Kadın erkek ilişkilerini; sadece iki insan arasında, ailelere kapalı, toplumsal kabulü önemsemeyen, hukuksal boyut katmaktan kaçınan, manevi boyutu dikkate almayan hale getirmek mutsuzluk ve incinmeye davetiye çıkarmak anlamına geliyor.