Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Washington-Moskova bilek güreşi hattında, Tahran-Riyad-Tel Aviv üçgeninde palazlandı. Şam ve Bağdat’taki despotlar bu trajediye hatırı sayılır katkıda bulundular. ABD’nin açıkladığı IŞİD’e karşı savaş stratejisinin ana hedefi: 1- Rusya’yı, Beşar üzerinden girdiği Ortadoğu’dan atmak, 2- İran’ın Şii nüfusa dönük kanlı saldırıları bahane ederek cepheye girmesini önlemek, 3- Suudi Arabistan ve İsrail’in güvenliğini garanti altına almaktır.
Burada Türkiye nerede?
Moskova’ya sert mesaj...
Obama, ABD liderliğindeki koalisyonun IŞİD’e dönük müdahalesinin Irak’la sınırlı kalmayıp Suriye’yi de kapsayacağını söyleyerek Rusya’yı zor bir ikilemle karşı karşıya bıraktı. Bağdat Amerikan müdahalesini davet etti, ama, Şam’daki yönetimden böyle bir çağrı yok. Koalisyonun Suriye’ye dönük askeri harekatı, Şam ve Moskova (bu arada tabii ki Tahran) tarafından egemen bir devletin topraklarına yapılmış saldırı olarak nitelenecektir. Suriye bu tür bir saldırıyı önleyebilir mi, önleyemez, ama Rusya isterse, ağır bedel ödetir. Suriye, ülkenin, İsrail hava saldırılarına karşı korunması için Rusya tarafından kurulmuş çok güçlü bir hava savunma sistemine sahip. Bu sistem, esas olarak Rus teknisyenlerin kontrolünde, yani, Suriye’den ateşlenen bir yerden havaya savunma füzesinin düğmesi Moskova’nın elinde. Rusya, Suriye hava sahasına girecek Amerikan uçaklarına karşı o düğmelere basacak mı, basmayacak mı? Washington, orada düşecek bir Amerikan uçağının gerçek failini biliyor!.. IŞİD’e dönük bir operasyonda ateşlenecek her hava savunma füzesi, ABD-Rusya hesaplaşmasının tahminlerin çok ötesinde gerginliğe savrulmasına neden olacak. Putin bunun farkında. O füzeleri ateşlemezse, Ortadoğu denkleminden çıkmış olacak, ateşlerse, Ukrayna başta eski Sovyet coğrafyasında neyle karşılaşacağının garantisi yok.
Suudi’lerin telaşı...
Suudi Prens Bandar bin Sultan, Irak-Suriye-Lübnan hattındaki İran destekli Şii milislere karşı denge kurmak için bölgedeki radikal unsurlara ve Sünni Arap aşiretlerinin silahlı milislerine destek olurken bir “Frankenştayn” yarattığını bilmiyordu. IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi, Suudi Arabistan için çok ciddi bir “iç alarmdır!..” Suud hanedanı, kendi topraklarındaIŞİD ve El-Kaide tarzı örgütlenmeleri sevmez, onların, ülke toprakları dışındaki varlığından da rahatsız olmaz. Amaç, “hanedanın” halk tarafından sorgulanmasını önlemek, bu yapıların bir gün sarayın kapısına dayanmasını durdurmaktır. Irak-Suriye coğrafyasında güçlenen IŞİD, “hanedan” için artık bir “iç güvenlik” riskidir. Halifesini ilan etmiş Vehhabi bir örgüt, Suudi gençliği içindeki gücünü artırıyor. ABD, IŞİD’e karşı koalisyonun merkezine Suudi Arabistan’ı yerleştirerek Kral’a gerekli garantiyi bunun için verdi.
Tetikleyici İran ve İsrail...
İki ülke, işlerin bu noktaya gelmesinde farkında olmadan koalisyon yaptılar. İran, bölgedeki istikrarsızlığın Irak-Suriye-Lübnan güney hattında bir “Şii Hilali” kurulmasına yardımcı olacağına inandı, Beşar Esed ve Nuri el Maliki’nin Sünni Araplar’ı korkunç sona sürükleyen politikalarına destek vererek Sünni radikalizmin yükselişine zemin hazırladı. İsrail, aynı coğrafyada bir Sünni-Şii savaşının üzerindeki tehditi azaltacağını planladı. İkisi de yanıldılar. Karşılarında artık ateşi kolay sönmeyecek Sünni hareketi var. Buna Suudi’lerin Mısır başta, Arap dünyasında demokrasi taleplerine karşı müdahalesi eklenince birlikte IŞİD’i yarattılar.
ABD’nin günahları...
George W.Bush-Tony Blair ikilisinin Irak işgali yalana dayanıyordu, hataydı, bölgede Pandora’nın Kutusu’nu açtılar. Obama’nın bölgeden apar-topar çekilmesi ve özellikle Suriye Savaşı’nda gereken liderliği sergilememesi ikinci büyük hata oldu. Amerika, şimdi, iki hatayı, siyasi sonucu olmayacak bir askeri gösteriyle düzeltmeye çalışıyor. IŞİD, 36 ayda yok edilebilir, ama Esed, Nuri el-Maliki gibi siyasetçiler, Suudi KralıAbdullah, Benyamin Netanyahu, Ali Hamaney, sünni ve şii diğer milis teşkilatları, Sisi, radikal fetvacılar, bölgesel mollalar, aşiret reisleri... Hepsi burada kalacak... Bölge, bir kuluçka makinesi gibi, düzenli olarak radikalizm üretiyor...
Bu nedenle, Türk hükümetinin gelişme karşısında sergilediği temkinli tablo ve “tüm Ortadoğu için yeni bir siyasi çözüm” talebi önemlidir.
Önce Irak işgali, devamında Suriye Savaşı, bölgede büyük bir kara delik yarattı, yanına yaklaşanı içine çekiyor.
Bizim orada işimiz yok!..
Evlatlarımız kıymetlidir... Görevleri yalnız kendi vatanlarını savunmaktır...