İddiası ne olursa olsun bölgede eylem yapan terör örgütlerinin birer taşeron olduğuna artık herkes inanıyor. Yani karşı taraf üç beş bin kişilik bir terör örgütü değil, karşı taraf bölgeyi dizayn etmek isteyen büyük güçler.
Bu kanaatin oluşması terörle mücadelede de sineklerle uğraşmak yerine bataklığa karşı tedbirleri yoğunlaştıracağı için müsbet bir aşama sayılır.
***
Gaziantep eylemindeki hedefe bakıyoruz, hedef ne devlet dairesi, ne karakol, ne asker, ne polis, ne de bir siyasi parti yahut sivil toplum örgütü.
Hedef bütün çeşitliliğiyle doğrudan halk.
Yani hedef tam anlamıyla kaos.
Ortada terör örgütünün faydalanacağı bir sonuç yok.
Örgüt verilen görevi yerine getirmiş.
***
Yönetemeyen bir idare imajı oluşturup 14 yıldır ülkeyi büyütüp geliştiren ve emperyalistlere hizmet etmeyi reddeden iradeye boyun eğdirmek istiyorlar.
Eğmedi, eğmiyor ve eğmeyeceğini ilan ediyor.
Hele de halkın 15 Temmuz’daki direnişinden sonra yönetimin hiçbir şer güce eyvallahı yok/olmaz, olmamalıdır.
***
Terör örgütleri muhatap değil, onlar devletin ayağının ucuyla ezeceği haşerat mesabesinde. Muhatap o haşeratı salan güçler olacak.
Sözden anlamadıklarında da, yeni ittifaklarla yeni birlikteliklerle ve yeni pozisyonlarla fiili durumlar oluşacak.
Rusya’yla ilişkiler düzelecek, İsrail paraziti aradan çıkarılacak, İran ile masaya oturulacak, mülteci geri kabul anlaşması dondurulacak ve terör örgütlerine arka çıkanlar hizaya gelecek. Başka çaresi yok.
Ötesi yok.
***
Ötesini ülkeyi işgal etmek için dört gözle bekleyenler 15 Temmuz’da gördü.
Saldırının en son aşaması olan kaba kuvvet kâr etmedi. Savaş uçağı, tank, tüfek kâr etmedi.
Millet içindeki hainlerin ateşine karşı elinde bayrak dilinde tekbir ve şehadet direndi.
Yeni bir istiklal mücadelesi yaşandı. Millet sadece darbeci/işgalcilere değil onların efendilerine de unutamayacakları bir ders verdi.
15 Temmuz milli direnişi/dirilişi gösterdi ki, 12 yaşındaki bir çocuğu kalabalık içinde infilak ettirenler bu milletin ancak öfkesini tetiklemiş olurlar.
***
Toplum olarak telaş ile değil daha fazla teenni ile hareket etmemiz lazım.
Bundan sonra medyaya düşen teröre karşı milletin yanında yer almak, siyasete düşen de terörle ve arkasındaki güçlerle mücadelede milli iradeye destek olmaktır.
İktidara düşen ise süratle yaraları sarıp atacağı adımlarla taşeronların arkasındaki güçlere büyük Türkiye’nin durdurulamayacağını göstermektir.
15 Temmuz ve 25 gün devam eden milli irade nöbeti bu milletin teslim olmayacağını ispat etmiştir.
Evet hiç şüphemiz yok, nefesleri yetmeyecek!