'Putkıranların pîri' Hz. İbrahîm, putları elindeki baltayla kırar ve baltayı da, 'en büyük putun boynu'na asar. Bu 'bozguncu hareketi kimin yaptığı', ona sorulunca; 'Balta, büyük putun boynunda asılı olduğuna göre, o yapmıştır...' der.
Hz. Mûsa da, Firavun nazarında 'bozguncu'ydu...
Hz. Îsâ' da, 'Yahudi dinini bozmak için çalışan bir bozguncu' olarak nitelendi ve Roma İmparatorluğu'nun Filistin Valisi Platos, onu, 'Yahudi ruhbanlarının ısrarı üzerine cezalandırdığını' söylemişti.
*
Mekke müşriklerinin, 'Evlerimizde bile görülmemiş karışıklıklara yol açtı... Anne- baba, çocuklar, kardeşler birbirlerine düştüler. Yapmasın bunu, ne istiyorsa verelim.' diye haber gönderdikleri Hz. Peygamber de, müşriklerin gözünde, huzur bozan birisi durumundaydı.
Bu, hepimizin günlük hayatında da böyle değil midir? Bizim aslî değerlerimize hizmet yolunda cehd edenlere, 'mücahid' ve bu yolda dünya hayatını terk edenlere de, 'inancımızın en seçkin şâhidi' mânâsında 'şehîd' demiyor muyuz?
Başkaları da, kendilerine çetin problemler çıkaranlara 'terörist'; kendi maslahat ve değerlerinin hâkimiyeti için mücadele verenlere de 'özgürlük savaşçısı' demiyor mu?
*
Savaşta, 'uluslararası hukuk' kurallarına riayet mi dediniz?
Beşerî hukuk, güç sahiplerinin yorumuna göre değişir... Amerika Dışişleri Blinken, 'Biz Amerika ve İsrail olarak, Uluslararası Hukuk'un belirlediği savaş kurallarına riayet etmekte görüş birliği içindeyiz...' derken, ironi/mizah yapmıyordu, herhalde...
1995'te, dönemin Amerikan Başkanı Clinton'a, 'Sen, ilk atom bombası kullanıldığında doğmamıştın bile... O halde, o bombanın 50. yıl dönümünde, insanlıktan özür dilemeye en müsait kişisin...' denilmişti. Clinton ise, 'Atom kullanılmasaydı, 10 milyonlarca insan daha ölebilirdi.' demişti. Mantık, şimdi değişti mi sanki?
BM'deki İsrail Temsilcisi de, Gazze'deki korkunç bombardımanlarını savunurken, 'Bizi mâzur görmeniz için, ne kadar Yahudinin ölmesi gerekiyor?' diyordu. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ise, 'Hamas' savaşçılarını, 'insan görünümünde hayvan' olarak niteliyordu, aynaya bakmadan...
*
Ve 'medya imparatorluğu'nun çengeline takılmak...
Başta Amerika olmak üzere, dünya kamuoyu, fısk'u fücûr güçlerinin elindeki 'medya imparatorluğu'nun güdümünde...
'Hamas savaşçılarının, Yahudi ailelerine mensup 40 bebeğin başlarını kestikleri'ne dair olan iddia, bunların en dehşet uyandıranı... Evet medya, şeytanın elinde olunca, böyle olur.
Amerikan Başkanı Biden da, 'Bebek başlarının kesildiğini göreceğimi tasavvur edemezdim' dedi, o iddia gerçekmiş gibi... Ama o dehşetengiz iddia, Amerikan makamlarınca da, 'Elde hiçbir delil yok!' diye yalanlanınca, Biden'ın 'sözcüsü', 'Başkan, o açıklamayı haberlere atfen yapmıştı.' diye tevile çalıştı. Ama o yalan, medya imparatorluğu eliyle şeytanî hedefine bütün dünyada ulaştı...
*
Hucûrat Sûresi, 6. ayette, müminler bu konuda, (meâlen), 'Size bir fâsık, bir haber getirirse, onu tahkîk etmeden kabul etmeyin... Aksi halde, birilerine haksızlık yapıp pişman olursunuz...' diye ikaz olunur.
Unutulmaması gereken bir nokta...
Evet, savaşta sivil kesimlerin, çocukların, kadınların hedef alınmaması gerekir. Ancak, İsrail'de, kadınlar belli yaşta askerî eğitimden geçirilirler ve evlerine silâhlarıyla birlikte gönderilirler, yani fiilen devamlı askerdirler.
*
Arınçvarî düşünenlere bir hatırlatma...
Herkes kendisine sorsun...
Bir haydut evinizi zorla işgal eder ve sizi evinizden atarsa, teslim mi olursunuz; yoksa o haydudu oradan çıkarıncaya kadar, taş atarak bile devamlı rahatsız mı edersiniz? Filistin meselesi için, bu insanî refleks bile yeterli sebeptir.
*
Ve, Tayyip Bey'in dünkü konuşmasından çok haklı bir sual: "ABD uçak gemisi gönderiyor. Amerika nere, İsrail-Filistin nere? Ne işin var, senin orada? Amerika gibi ülkeye barışı tesis mi yakışır; yoksa, o yangına benzin taşımak mı?"
*