Bir soruyla başlayalım. Uğruna bacağınızı feda edebileceğiniz bir hayaliniz var mı?
Zor soru, değil mi?
27 yaşında bir sporcu. Adı Yeliz Koblay. İzmir’in varoş mahallelerinde doğmuş Yeliz. 7 yaşında ailesinin tabiriyle suça bulaşmasın, başına iş gelmesin diye spor salonuna verilmiş. 20 yıldır kick-boks yapıyor. Sporculuk hayatı boyunca örnek bir sporcu ve antrenör olan Yeliz’in son şampiyonluk öyküsü öyle büyük bir adanmışlık hikayesi ki, gerçek hayatta değil de bir filmde karşılaşıyor olsaydık muhtemelen “Bu kadar abartı da olmaz” deyiverirdik.
2014 yılının Ekim ayında İspanya’da gerçekleştirilen Avrupa Kickboks Şampiyonası’na katılan ve 52 kiloda dövüşen Yeliz , tüm rakiplerini yenerek finale kadar gelir. Bu şampiyonaya 1 yıldır yoğun bir şekilde hazırlanmıştır ve kendisini hazırlayan, aynı zamanda 20 yıl boyunca kendisine hocalık yapan Ali Osman Çopur’a şampiyonluk sözü vermiştir. Hal böyle olunca final maçından önce açar ellerini ve dua eder: “Allah’ım, bacağım da kırılsa bana bugün şampiyon olmayı, Ay-Yıldızlı bayrağı göndere çektirip İstiklal Marşını okutmayı nasip et.” Duyanlar kulaklarına inanamaz. “Böyle dua mı olur? Enayi misin sen, bir şampiyonluk için bacağını feda edeceksin, bacağın kırıldıktan sonra şampiyonluğun ne önemi var?” der etrafındakiler. Ama dua öyle içtendir ve yürektendir ki, yerine çoktan ulaşmıştır.
Maçın daha ilk saniyelerinde rakibinden gelen darbe ile Yeliz’in bacağı dizinden kırılır. Spor müsabakalarında ne ilk, ne de son kırık vakasıdır bu ama o anda öyle bir şey olur ki, bu olay literatüre Türk Çılgınlığı olarak geçecektir. Yeliz duasını, göndere çektireceği bayrağı, hocasını ve kendisini destekleyenleri hatırlar ve maça devam etmeye karar verir.
3 raund ve 9 dakika boyunca kırık bacakla dövüşür Yeliz Koblay ve rakibi bacağında sorun olduğunu anlayıp da oraya oynamasın diye kırık bacağıyla tekme atmaya başlar.
9 dakika...
540 saniye...
Üstelik kırık bacakla...
Yeliz, Avrupa Şampiyonudur. Kırık bacaklı şampiyonu maç bitiminde hastaneye kaldırmak isterler ama o bayrak töreni gerçekleşmeden hastaneye gitmeyi reddeder. Onu kimse ikna edemez çünkü o bayrağın göndere çekilirken ve İstiklal Marşı okunurkenki süzülüşünü izleyecektir Yeliz. 6 saat boyunca ağlaya ağlaya bayrak törenini bekler ve 6 saatin sonunda eller üstünde taşırlar Yeliz’i platforma. Kırık bacaklı şampiyon 1.lik kürsüsündedir. Bütün salon hıçkıra hıçkıra ağlayarak çılgınlar gibi alkışlar bu yürekli kızı.
Hatırlayalım Yeliz’in duası sırasında gelen eleştiriyi. “Enayi misin sen de bir şampiyonluk için bacağını feda edeceksin” demişlerdi. Son dönemin en sinsi hastalıklarından birinin, “Hayalsizleştirmenin” en ciddi belirtisi. Çaba gösteren birini görünce “Sana mı kaldı dünyayı kurtarmak?” diyerek kendi yapamadıklarımızın vicdan azabını hafifletiyoruz. Çalıştığımız şirkette canla başla çalışanı görünce “Bu şirketi sen mi kurtaracaksın?” diyerek hem kendi tembelliğimizi örtbas etmeye, hem de standardın yükselmesini önlemeye çalışıyoruz.
Bir diğer açıdan bakalım, işsizlik rakamları açıklanalı henüz birkaç gün oldu. İşsizliğin %11.3’lerde olmasını konuşuyoruz ama bu oranın esas sebebi olan mesleksizliği hiç konuşmuyoruz. Eskiden “Eti senin, kemiği benim” denilerek kimi zaman karın tokluğuna, kimi zaman cep harçlığına bir ustanın yanına verilerek bir meslek edinmesi sağlanan çocukları şimdilerde anneleri “Oğlum, sakın kendini kullandırma” talkınlarıyla hazırlıyor muallak bir geleceğe. Aklında teorik bilgilerden oluşan bir yumaktan başka bir şey bulunmayan gençler, iş hayatının rekabetçi arenasında ayakta duramıyor haliyle.
5 yılda beş kuruş almadan 200’ün üzerinde konferans vererek ülkemin her yerindeki gençlerin ayağına kadar gittim. İşimi gücümü bırakıp gittiğim her konferans öncesi yakın çevrem başta olmak üzere sordular. “Şehir şehir dolaşacağına kendi keseni doldursana, herkes kendini düşünürken bir akıllı sen misin? Sen mi kurtaracaksın bu memleketin gençlerini, enayi misin sen?”
İdeali olanlara, idealinin peşinde koşanlara, hayal kuranlara çok ihtiyacımız var. “Enayi misin?” sorusuna “Kendime yakışanı yapmak, elimden gelenin en iyisini yapmak enayilikse EVET, BEN ENAYİYİM!” demeye çok ihtiyacımız var. Böyle diyenlere çok ihtiyacımız var.
Memleketimin bütün enayilerine selam olsun!
YIL 2015, SEYİT ONBAŞI GERİ DÖNDÜ
Bir trafik kazasında bacağını kaybettikten sonra hayata küsmeyip “Gidene üzülmeyip varolanı güçlendireceğim” motivasyonuyla başladığı spor kariyerinde 3 kez Dünya Vücut Geliştirme Şampiyonluğu elde eden Engelli Vücut Geliştirme Sporcusu Tolga Murat Balıkçı, 10-16 Mayıs 2015 Dünya Engelliler Haftası kapsamında, yine dikkat çekecek bir rekora imza atmaya hazırlanıyor.
Çanakkale Zaferi’nin simge ismi Seyit Onbaşı’nın 215 kiloluk bir mermiyi kaldırmış olmasına atıfta bulunarak 215 kiloluk bir ağırlığı kaldıracak olan Balıkçı bu ağırlıkla 10 metre yürüyecek. Protez bacağının bu yükü taşıması şüpheli olan Tolga Murat Balıkçı, “Engelliler haftasına tekrar dikkat çekmek ve engelli kardeşlerime motivasyon ve hayat enerjisi vermek için bunu başaracağım” diyor.
2015 yılında Seyit Onbaşı ruhunu tekrar canlandıracak ve gençlere yansıtacacak olan Tolga Murat Balıkçı, gücü kadar cesareti ve verdiği mesajlarla da gençler için gerçek bir rol model. Henüz 215 kiloyu kaldırmadı ama daha şimdiden Seyit Onbaşı’ların bu topraklarda bir ölüp bin doğacağını, her zaman var olacağını bir kez daha hatırlattı.
YERYÜZÜNE İYİLİK, SAĞLIK NAKLİNE DEVAM
Rahat hastanelerini, konforlu odalarını bırakıp yoksullukla, açlıkla, savaşla ya da iç savaşla boğuşan coğrafyalara gönüllü ilkyardım ve sağlık ekibi olarak giden iyi yürekli hekimlerce kurulan Yeryüzü Doktorları Derneği, 8. Genel kurulunu gerçekleştirdi. Sunuculuğunu üstlendiğim bu güzel ve anlamlı organizasyon, Nijer’den Somali’ye, Gazze’den Suriye ve Irak’a, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden Uganda’ya yardım eline hasret bütün topraklara iyilik ve sağlık taşıyor.
Derneğin Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kerem Kınık şahsında tüm Yeryüzü Doktorları Derneği ailesine bu yorgun ve yaralı dünyanın hala ümitvar olan bir ferdi olarak teşekkür ediyorum. Katkıda bulunmak ya da gönüllü olarak çalışmak üzere bir STK arayışında olan sivil toplum gönüllülerinin yyd.org.tr adresine bakmalarını şiddetle tavsiye ediyorum.