“Evet ama yetmez” formülüne karşı çıkanları, hatta bu formül için nefretlik ifadesini kullananları anlamam mümkün değil, olsa olsa liselerde çok kötü matematik okumuş olmaları ile açıklayabilirim bu yaklaşımı.
Her toplumsal iyileşme desteklenmelidir, meşhur deyiş vardır, “mükemmel iyinin düşmanıdır”, değişikliğin iyileşme değil de temel hak ve özgürlükler açısından bir geri gidiş olduğu düşünülüyorsa, bu da açık açık, gerekçeleriyle yazılmalıdır.
Son paketin getirdiklerinin tümü BENCE iyileşme yönünde değişikliklerdir, karşı çıkmanın matematik mantığı arızalıdır, tüm bunlar daha gelişmiş bir hukuk devleti için “gerekli ama yetersiz” koşullardır, daha özgür bir Türkiye isteyenler de yetmezlerin üzerine ısrarla gitmelidir; muhtemelen temel sorun “gerekli ve yeterli koşul” kavramsallaştırmasının matematik derslerinde iyi verilmemiş olmasıdır.
Türkiye gerçekten yetmezlerin bitmeyeceği bir ülkedir; bugünkü yazımda da, yine BENCE, en büyük yetmezi, Siyasi Partiler Kanunu’nun (SPK) 89. Maddesini ele almak istiyorum.
Çok net ifade ediyorum, çok ısrarlıyım, SPK 89 hukuk sistemimizin EN BERBAT düzenlemesidir, bu madde sistemden temizlenmeden Türkiye’nin bir hukuk devleti, bir demokrasi olarak tanımlanması imkansızdır.
Anayasamızın (Kenan Bey Anayasası)136. Maddesi Diyanet İşleri Başkanlığı’na (DİB) anayasal bir statü vermektedir ve DİB’i genel idare içinde tanımlamaktadır.
Vatandaşlar, siyasi partiler DİB’in mevcut statüsüne karşı olabilirler, bu statüyü savunabilirler, demokrasilerde bu farklı pozisyonlar normaldir, daha doğrusu normal olmalıdır.
Normal olmayan DİB’in Anayasa’da 136. Maddede ifadesini bulması değil, Siyasi Partiler Kanunu’nun o korkunç 89. Maddesidir.
Çok açık ifade ediyorum, SPK 89’a net bir biçimde karşı çıkmadan DİB’in anayasal statüsünü savunmak da demokratik bir tavır olmaktan çıkmaktadır.
SPK 89 siyasi partilere DİB’in genel idare dışına taşınmasını savunmayı yasaklamaktadır ve bu madde nedeniyle de bugüne kadar çok sayıda siyasi parti DİB’in genel idare içindeki yerine itirazları nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmışlardır.
Bu maddeyi, sonuçta bir kanun maddesidir, TBMM hemen kaldırmak zorundadır zira bu maddenin SPK içinde varlığı parlamenter onura aykırıdır.
SPK 89’u kaldıralım sonra siyaseten DİB’in statüsünü, alternatif finansman yöntemlerini demokratik bir çerçevede tartışalım; “SPK 89” orada durduğu sürece maalesef DİB’in mevcut statüsünü savunmak, aksini siyaseten bir partinin savunması yasak olduğu, savunduğu zaman kapatılabileceği için, elleri bağlı birine yumruk atmaya benzemektedir, bırakın demokrasiyi, en azından ahlaki değildir.
SPK 89 anayasal sisteme de, başka ayıpların yanında, büyük bir ayıp daha taşımaktadır.
Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesi vardır, muhafazakar arkadaşların önemli bir bölümü, ÇOK HAKLI OLARAK, benim de büyük ölçüde katıldığım gerekçelerle, bu “değiştirilmesi teklif dahi edilememezlik” keyfiyetini eleştirmektedirler.
Ancak, aynı muhafazakar arkadaşlar, SPK 89 orada durduğu sürece, Kenan Bey Anayasası’nın 136. Maddesinin de (DİB) “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek” bir maddesi haline geldiğini de görmek zorundadırlar; 136’yı değiştirmek, genel idare dışına taşımak isteyen bir parti SPK 89’a göre kapatılıyor ise, Anayasa 136 da Anayasanın değiştirilemez bir maddesi olmaktadır ve bu durum büyük bir ayıptır, DİB’in mevcut statüsünü savunan muhafazakar arkadaşların da, en azından ahlaki gerekçelerle, tutarlı olmak kaygısıyla, SPK’nın 89. Maddesinin HEMEN kaldırılmasını savunmaları gerekmektedir ki tartışmalar en azından silahların eşitliği ilkesi çerçevesinde yapılabilsin.
Bir başka partinin hukuken savunamadığı bir görüşün alternatifini savunmayı da (Anayasa 136) doğrusu kimseye, özellikle de ülkemizde demokrasinin önünü açmak için büyük çabalar sarfeden muhafazakarlara yakıştırmam.
“Yetmezlerin” başında SPK ve özellikle de 89. maddesi gelmektedir.