Fenerbahçe Lugano galibiyeti sonrası üçüncü ön eleme maçında Lille ile eşleşti. Doğrusunu söylemek gerekirse Fenerbahçe yapılan bunca transfere, teknik direktörlüğe Mourinho'nun gelmesine rağmen geçen sezonun gerisinde bir futbol oynuyor. Sezon başları genellikle böyle olur derler. Takım yükleme antrenmanları ile yorgun vaziyette. Yeni transferler uyum sürecinde. Nitekim Mourinho da takımın bütünü olarak çok kısa bir süre geçirdiğini, Lugano karşısındaki bu futbolun normal olduğunu söyledi. Umarım öyledir. "Yapılan devasa yatırımın karşılığı futbol bu mu olmalıydı?" diye sormadan geçemiyor insan.
Şimdiye kadar takıma yapılan yatırım 47.5 milyon Euro. Bu rakam bonservis bedelleri.
Tabii ki bu rakam peşin ödenmeyecek. Ancak tüm yekun kulübün toplam borcuna ilave edilecek. Üstelik vade yapabilmek için ilgili kulüplere banka teminatları verildi. Bunlarda kulübe ekstra faiz yükü getirecek. Hem de faizlerin bu denli yüksek olduğu bir dönemde.
Yani transfer başarısı olarak gösterilen bonservis ücretinin taksitler halinde ödenmesinin aslında ağır bir bedeli var. Bu ana dek kulüp tarafından altına imza atılan sözleşmelerin toplamına Mourinho'ya yapılan 10 milyon Euro civarındaki peşin ödeme de ilave edilecek. Menajer ücretleri ve diğer masraflarda ekstra. Nereden bakarsanız 60-70 milyon Euro civarında yeni borç birikti. Üstelik en az biri yüksek, bedelli iki transfer daha yapılacak. Bunların maliyeti de 15-20 milyon Euro arasında olacak. Eğer genel kurula sunulan tahmini bütçe planına bakacak olursanız 30-40 milyon euroluk futbolcu satış geliri bekleniyor. Buna rağmen bu yıl futbolcu alım satımından minimum 30-40 milyon civarı bir zarar yazılacak gibi gözüküyor.
Futbolculara ödenecek maaşlar ve vergiler bu hesaba dahil değil. Bu arada şampiyonlar ligine katılım sağlanamazsa küllüm zarar olacak.
Dediğimiz gibi Fenerbahçe daha bir tane baba orta sahanın peşinde koşuyor. İşin peşinde yine Acun Ilıcalı var. Acun Ilıcalı bu sene kulübe farklı bir ses getirdi. Ahmet Ketenci ve Selahattin Baki gibi tek başına inisiyatif alamayan bir yönetici değil. Yükümlülüğü bizzat alıyor ve işi bitiriyor. Başkanın kararsızlıklarını git gellerini beklemiyor. Ali Koç hesap kitap adamı iken Acun Ilıcalı eylem adamı. Bu yönü ile Ali Koç 1 iken Acun Ilıcalı her zaman 1,5 reyting değerinde.
BU GÖL MAYA TUTAR MI?
Çiçeği burnunda TFF başkan ve yöneticileri tam takım Fenerbahçe-Lugano maçındaydı. Çok doğru bir başlangıç oldu. TFF ile Fenerbahçe ilişkisi son iki yılda adeta yok denecek seviyedeydi. Bu açıdan bakıldığında TFF başkan ve yönetim kurulu üyelerinin attığı bu ilk adım başlangıçta TFF için son derece yararlı olacaktır. Peki Fenerbahçe'nin bu yeni döneme bakışı nasıl olacak? Federasyon ve Fenerbahçe'nin çizdiği istikamete ilişkin ip uçları geçen hafta sonu yapılan Yüksek Divan Kurulu Toplantısında Ali Koç tarafından kamuoyuna verildi. Ne demişti Ali Koç? "Giden, geleni aratır mı? Başkanınız olarak şunu söyleyebilirim. Değişimin kazanması daha iyi oldu. Yıllar sonra o malum unsurları içerisinde bulundurmayan bir federasyon geldi. Fenerbahçe ilişkileri nasıl olur, bilemem. Bu saatten sonra söylemler değil, eylemler önemli. Sn. Başkan ve Yönetim Kurulunun arzuladığı ve yapacaklarını ifade ettiği gerçekten o adil iklimi sağlayabilirlerse bunun en büyük destekçisi Fenerbahçe olur." Bu sözler bana göre Fenerbahçe'nin TFF'nin kurumsal kimliği ile ilgili düşüncesiyle alakalı. Ali Koç'un İbrahim Hacıosmanoğlu'nun şahsıyla ilgili düşüncelerinde bir değişiklik olduğunu sanmıyorum.
Ali Koç'un şahsı ve ailesiyle, Fenerbahçe ve 2010-2011 sezonuyla ve 4 Nisan otobüs kurşunlanması olayı ile ilgili sözleri hafızalardayken İbrahim Hacıosmanoğlu'na karşı eski duruşunu değiştirmesi ihtimal dahilinde değil. Ali Koç, Hacıosmanoğlu'nun bu konulardaki laflarını asla unutmaz. Unutursa da açıkça söyleyeyim kendisine yakışmaz. Selim Soydan tarafından kendisine taşınan bir dedikodu ile (ki böyle bir sözün varlığı bugüne kadar teyit edilmemiştir) Aziz Yıldırım ile abi kardeş ilişkisini bozan, aradaki tüm köprüleri atan hatta daha da ileri giderek 6 yıl intikam peşinde koşan Ali Koç'un bu saatten sonra İbrahim Hacıosmanoğlu ile ballı börek olmasına mide dayanmaz.