Hakemlere bulaşmak için fırsat kolluyoruz ya, Quaresma’nın pozisyonunu da, tartışmalara meze yapacağız. Kimi “Ayağının rakibin ayağı ile temasını hissettiği an, kendine yere bıraktı” diyecek... Kimileri de, “İsla ayak bastı düşürdü” karşılığını verecek.
Bu penaltının doğrusunu ne yazık ki tam ve kesin olarak öğrenemeyeceğiz. Zaten ben de “Acaba hangisi” diye kararsız kaldım. Çoğunluk neye karar verirse, onlardan yana çıkarım. Tek bulduğum çözüm bu!
Maç başladığında, F.bahçe “Rakip ne yapacak, nasıl pozisyon alacak, nasıl oynayacak” hesabını yapmadan; kendi bildiği yoldan gitmeye kararlıydı. Tutuk değil, cevvaldi... Korkulu değil, cesurdu. Tehditkardı... Daha 8’inci dakikada hükümranlığını belgeleyen mazbatayı, Fernandao’nun ayağından aldı.
Ama ne var ki; gol sonrası “Cesurum dedikse, akılsız değilim” jargonuyla oynamaya başladı. Ama bu işyerde bir gol yetmez... Zaten gol sonrası dakikalarında, Beşiktaş’ın duruma müdahale eden çıkışları başladı. Quaresma, delişmen halleriyle ve trivela şovuyla Fener’in canını sıkıyordu. Dur bakalım neler olacak derken; hiçbir şey olmadan, devre arası kapıya dayandı.
Fernandao’nun gloü sonrasında, tribünlerden atılan yabancı bir kaddeyle Mehte Topal’ın başandan yaralanması; yalnız zır cehalet değil, ayıp ötesi bir şeydi. Rakibin başını yararsan; atılan gol iptal mi ediliyor, kuş beyinli... Neyse ki olay, dallanıp budaklanmadı. Quaresma’nın da seyircisine fırça çekmesi, bozuk atması ilginçti.
Maç ikinci yarı müthiş başladı. Beşiktaş’ın acil bir golle Fener’e “Dur hele” demesi, F.Bahçe”nin de “Tut hele” karşılığı, derbiyi kıvama getirdi. Quaresma “Maçın adamı benim” dedi.