Küresel ilgi Türkiye üzerinde. IMF borcunu ödemiş, üstü kalsın demiş bir ülkeyiz, yeni havaalanı ile Avrupa’nın yeni ‘hub’, üst üste dev ihalelerle cazibe merkezi bir ülkeyiz, artık daha çok küresel ilgi alanındayız. İştah alanında. Bu belli. Ama, dünyanın ‘online’ tarafında bu hep böyleydi zaten. Giriş kapılarında bekleyen bekçilere sorabilirsiniz, onlar size tarif eder. Örneğin, arama motorlarında ‘kürtler’ yazdığınızda bu küresel ilgiyi görebilirsiniz. Ermeni meselesi yazdığınızda mevsimsel çıkışı ve küresel ilgiyi... Tarihi kiliseler, mobilya ya da yatırım yazdığınızda da... Artık bir oyun teorimizin, etkisi kendinden menkul kelebek teorimizin olması, e-stratejik derinliğimizle siyah kuğunun vücut bulmasının zaman geldi.
İletişim stratejistlerinin zamanı!
Eğer bu dünyanın oyun kurucuları aportta bizim itibarımızı yıkmak için bekliyorsa o zaman yönetim itibarının sadece rakamlardan oluşmadığını da dikkate almalıyız. Büyük ülke olmak komplolara hazır olmayı gerektirir.
Fortune 500 şirketleri, 10 milyar USD’nin üzerinde bütçe harcayarak arama/içerik motorlarını etkin bir şekilde kurtarıyor. Yahoo, Google gibi networkler Amerikan ekonomisinin en önemli argümanı. Sosyal ağlar, bloglar, videolar, yayın siteleri, portaller, etiketler, interaktif medya, Web 2.0. Türkiye de bunu keşfetmeli artık. Sadece reklam abur cuburu değil bu. Küresel talebe, küresel arzdan bahsediyoruz. Temel gündemimiz, bu küresel döngüde hükümet ve ekonomi bileşenlerinin organizasyonlarını güçlendirecek online strateji ve çözümleri kullanması olmalı. Türkiye kendi içinde sepet ve fırsat ülkesi iken, hoş artık esprisi de kalmadı ama, küresel anlamda ulaşılabilir bir ülke olmalı. İspanya, en basitinden, krizde olmasına rağmen turizm için bloglarla ve ‘smart ad’ler vasıtasıyla bu talebi yönetmesini çok iyi beceriyor mesela.
Türkiye, e-stratejik derinlik için, talep noktalarında dikkat çekici kapasitelerle ortaya çıkmalı, nihai hedef için avantajlarından kendine yeni medya yolları oluşturmalı. Ne demiş atalarımız: Online ol Türkiye. Küresel kamuoyunu etkilemede aktif ol. Ulaşılabilir ve çekici ol. Pozitif ol, gerektiğinde nötr ol. Kapasiteni en üst noktaya ulaştır. Yollar oluştur ve istediklerin için ilgini yükselt. İlla bütçelerle değil, yaratıcı pazarlama stratejileriyle, avantajlarını doğru kullanarak etkin ve entegre bir e-stratejiye kanal aç. Kanal İstanbul kadar değerli bak bu. Yatırım farkındalık programları veya yeni fonlar/doğrudan yabancı yatırımı çekmek için kampanyalar yap. Online kanallar kullanarak Türkiye’nin güvenli ve güvenilir olduğu algısını oluştur/yönet. Çözüm süreci, Ermeni meselesi gibi kepekli politik konularda zamanında ve dengeli çalışmalar yap. Anlat kendini, tarihinde çok önemli ve balta girmemiş içerikler var, kullan. Göster kendini, artık Hollywood filmlerinde Türkiye denince akla gelen ilk görsel Kapalıçarı civarı çatılar da olmasın. Bul kendini.
Bazı şeylere karşıyım
‘Didi’ye karşıyım. Yok yok soğuk çaydan değil de, çaydan soğuttuğu için...
‘Potansiyel tehlike’ lafına karşıyım. Her an olabilir ya, tekinsizlik adamı geriyor.
Peki ne yapmak gerekiyor?
E-strateji çalışmalarının öncelikli bileşenlerini belirlemek, takımları kurmak ve liderleri belirlemek, tüm alt bileşenleri yöneten bir durum hazırlığı yapmak, kaynaklarını belirleyip paylaştırmak... Derin bir e-strateji için herşeyden çok çalışmak. Bundan öte duble yol yok çünkü...