Eşler arasında anlaşmazlıkların olması anlaşılır bir durum. Bu anlaşmazlıklar çoğu zaman ufak çaplı tartışmalar şeklinde olur. Bazen de uyuşmazlıklar evliliğin seyrini etkileyecek kadar şiddetli “kriz” şekline dönüşebilir. Kriz hali olağan kavga halinden daha şiddetli, uzun süreli, çok boyutlu ve sonuçlarının riskli olması açısından farklıdır. Krizler bazen aldatmanın öğrenilmesi gibi ciddi bir sorundan başlayabileceği gibi bazen de eşlerin geçmişte de tartıştıkları ama çözümleyemedikleri bir yaşantı hikayesinden de başlayabilir.
Kriz kavramı, olağanüstü bir durumu tanımlar. Ekonominin aşırı kötüye gidip dengesinin bozulması bir krizdir. Bir şirketin ekonomik ve yönetim açısından dengesinin aşırı bozulması krize girmesi olarak tanımlanır. Deprem, sel gibi doğal afetler kriz oluşturur. Büyük terör olayları toplumsal kriz hali oluşturur. Bir insanın olağan davranışlarını gösteremeyecek kadar kendinden geçmesine kriz geçirmek olarak tanımlanır. Evlilikte kriz hali ise, eşler arasında şiddet, evden ayrılma, boşanmayı düşünme gibi sonuçlar üreten büyük uyuşmazlıkları tanımlar.
Tartışmaları üç haftalık krize dönen eş örneği
Bayramda ailelerinin yanına gitmiş bir çift hayal edin. Aralarında aileleri ile ilişkili bir konuda tartışma çıkmış olsun. Bu sorunu yıkıcı bir şekilde tartışıyorlar. Tartışma sırasında birbirlerine bağırıyor, hakaret ediyor, öfkeleniyor hatta birbirlerinin üzerine yürüyorlar. Buna ailelerden biri de şahit oluyor. Küs davranmaya başlıyorlar. Birkaç saat sonra tartışma kaldığı yerden devam ediyor. Eşlerden biri diğerine çek git diyor. Diğer eş arabasına atlayıp kendi ailesine gidiyor. Bu arada biri diğerini ararken diğeri telefonla cevap vermiyor. Küsme birkaç güne dönüşüyor. Bu arada araya aileler giriyor. Biri yarı bir barışma girişimi ile eşini alma girişiminde bulunuyor. Kim geri adım atacak inatlaşması üzerinden bu girişim krizin yeni bir parçasına dönüyor. Aralarındaki küslük ve ayrılık üç haftaya dönüyor. Bu arada aileler hem diğer aile ile hem de gelin/damatlarıyla olumsuz etkileşimlerde bulunuyor. Üç hafta sonra kendi evlerinde bir araya geliyorlar. İkisi de olup bitenlerde kendini haklı görüyor. Üç hafta süren bu kriz hali evlilik öykülerine kalıcı bir ize dönüşüyor.
Kriz sürecinin analizi
Yukarıdaki hayali çiftimizin üç hafta boyunca yaşadıklarının süreç analizini yaptığımızda şöyle bir manzara çıkıyor: İlk olarak, ailelerle ilgili bir meseleyi “yıkıcı bir şekilde” kavga ediyorlar. İkinci olarak küsüyorlar. Üçüncü aşamada kavgayı sürdürüyorlar. Dördüncü aşamada evi terk ediyorlar. Beşinci aşamada, aileler işi daha da zorlaştıracak şekilde sürece dahil oluyor. Altıncı aşamada, barışma girişimini karşılıklı baltalıyorlar. Yedinci aşamada ayrı yaşamayı uzatıyorlar. Sekizinci aşamada, kendi evlerinde buluştukları zamanda da her biri kendini haklı görecek şekilde tartışmaya devam ediyorlar.
Halbuki eşler ve aileleri şu becerileri herhangi bir aşamada gösterebilirdi: İlk aşamada yıkıcı kavga yerine, rahatsızlıklarını birbirine ılımlı bir şekilde iletebilirlerdi. İkinci aşamada küsmeyebilirlerdi. Üçüncü aşamada yeniden kavgaya başlamayıp, iyice sakinleşene kadar mola verebilirlerdi. Bu arada birisi ortalığı yumuşatıp seyri değiştirebilirdi. Dördüncü aşamada evi terk etmeyebilirlerdi. Beşinci aşamada aileler işin içine karıştırılmayabilirdi. Altıncı aşamada, birinin yarım yamalak bile olsa attığı yeniden bir araya gelme adımını diğeri kabul edici davranıp, inatlaşmayabilirlerdi. Yedinci aşamada ayrı yaşamayı üç hafta değil daha kısa yapabilirlerdi. Sekizinci aşamada hala haklılık savaşı yerine, normale dönme için mücadele edebilirlerdi.
Eşler arasındaki kriz sürecini zincirleme kaza gibi düşünmekte fayda var. Aslında her aşamada krizden çıkma, zarar azaltma, onarma imkânı var. Eşler bu aşamaların herhangi birinde kaza zincirini kıracak bir davranış yaparlarsa kriz sürecinden çıkabilirler. Aslında eşler yaşadıkları bu krizin “süreç analizini” yapsalar, benzer süreçleri daha önce de tekrar tekrar yaşadıklarını görebilirler.