Evlilik terapisi ile uğraşanların sık şahit olduğu durumlardan biri de eşler arasındaki güç mücadelesidir. Bu güç mücadelesi bazen fonksiyonel ve gerekli bir durum iken, bazen de gereksiz hatta yıkıcıdır. Esas mesele de o ilişki özelinde doğru tutumu bulmaktır.
Güç dağılımı nasıl uluslararası ilişkilerin temel belirleyicisi ise, organizasyonlarda güç dağılımı bir kişinin konumunu belirleyen temel unsurlardan biri ise, evlilik içinde güç dağılımı da ilişkiyi etkileyen bir unsurdur. Bu anlamda eş ilişkisi sadece sevgi saygı ilişkisi değil aynı zamanda güç dağılımı ilişkisidir. Tersi de doğrudur. Eş ilişkisi sadece güç ilişkisi değil aynı zamanda, hatta daha fazla bir şekilde, sevgi ve saygı ilişkisidir.
Eğer eşlerden birisi aşırı baskın olmak, tüm ilişkiyi belirlemek, diğerini pasif bir nesne haline getirerek yönetmek, baskı kurmak, malı mülke el koyarak sömürmek eğiliminde ise, güç mücadelesi içine girmek fonksiyonel olabilir. Diğer eş bu haksızlıklara karşı adalet için mücadele etmezse, ilişkide kaybeden haline gelir ki bu ilişkinin zulme dönüşmesi anlamına gelir.
Fakat eğer bir evlilik ilişkisinde diğerini baskılamaya, sindirmeye, sömürmeye yönelik bir tutum yok olmasına rağmen, halen bir güç mücadelesi çekişmesi varsa, bu durum fonksiyonel değil hatta yıkıcıdır. Eşler birbirinin ilişkisi üzerinden devşirilmeyen, kendi bireysel geçmiş hassasiyetlerinden veya toplumsal öğrenme yoluyla edindikleri tutumlardan dolayı güç mücadelesi içine girmişlerse, bu durumu fark edip bu kısırdöngüden çıkmalıdırlar.
Geçmiş deneyimlerinden gelen güç takıntısı
Kişiler çocukluklarında anne ve babaları arasındaki ilişkide bir tarafın baskın diğer tarafın ezik olmasını, sömürülmeyi, güçlü ve zayıf olmayı görmüşlerse, bu duruma özel bir hassasiyet kazanabilirler. Aynı şekilde başkalarıyla olan ilişkide de zorbalığa maruz kalmışlarsa, güç ile istediklerini elde etmeyi öğrenmişlerse veya güçsüz olmaktan dolayı ezilmişlerse güç mücadelesi konusunda özel bir hassasiyet kazanabilirler. Bu hassasiyetlerini de evliliklerine taşıyabilirler.
Kadın erkek eşitliği söylemi üzerinden gelişen güç mücadelesi
Modern dönemde kadın erkek ilişkilerinde feminist söylemin önemli etkisi vardır. Eşler arasında gerçek bir sömürü ve baskı durumunda fonksiyonel olan bu söylem, gerçek bir baskı ve adaletsizlik olmadığı zaman ise işlevsizdir.
Kadının ezilmesi ve kadın hakları söylemleri ile belirlenen bir zihin, ilişkilerinde güç mücadelesi hassasiyeti geliştirebilir. Aslında ilişkide başka alanlardaki sorunlar güç mücadelesi üzerinden işlevsiz bir şekilde çözümlenebilir. Bu durumda eşler arası sorunu çözmek yerine yeni bir kısırdöngü oluşturabilir.
Sonuç olarak; eş ilişkisinde sömürü ve adaletsizlik yoksa, güç mücadelesi içinde olmak işlevsel değildir. Aksine fedakârlık ve şefkat daha işlevseldir.