Eşlerin nasıl kavga ettiği/ tartıştığı meselesi evliliğin kaderini belirleyecek kadar merkezi bir mesele. Eşlerin bir kısmı oldukça sert, kırıcı, yıkıcı bir şekilde kavga ederken; diğer bir kısmı ise nazikçe, kırmadan dökmeden tartışmayı başarabiliyor. Çoğu eş ise bu iki modelin arasında bir yerde bulunuyor.
Hem eş ilişkilerini geliştirmek isteyen programlarının hem de eş terapilerinin ortak dertlerinden biri, eş kavgalarını yıkıcı halden kurtarmaya çalışmak. Bir nevi eşlere “iyi tartışma/kavga” ile “kötü tartışma / kavga” arasındaki farkı anlatmaya çalışıyorlar.
Kavga anına ve kavgadan sonraya müdahale
Eşler arası kavgaya müdahale edilecek iki dönem var. Birincisi “kavga anı”, ikincisi ise “kavgadan sonra”. Kavga anının temel müdahalesi “kendini ve eşini psikolojik ve bedensel olarak sakinleştirmek” şeklinde. Kavga sonrası için temel dert ise, kavga edilen meseleyi halının altına süpürmeden sakin bir şekilde ele almak.
Kavga sırasında bedenin freninin patlaması
Eşimizle kavga ettiğimiz sırada yoğun duygularla beraber bedenimiz de aşırı uyarılmış hale gelir. Stres hormonlarının salınımına bağlı olarak gelişen bu bedensel aşırı uyarılmış hal sırasında kalp hızımız ve nefesimiz, tansiyonumuz yükselir. Bu hal ya bir kavgaya girme yani “saldır” tepkisi üretir ya da içe çekilme yani “kaçma” tepkisi oluşturur. Bu iki tepki de eşlerin iletişimlerini daha fazla bozar.
Hem “saldırma” hem “kaçma” tepkisi, derdini anlatan bir konuşma yapma ve eşimizin derdini anlayacak “dinleme” imkanımızı elimizden alır. Psikolojide bu hale “tünel görüşü” denir. Bu hale geldiğimizde, başka birinin duygularını anlamaz hale geliriz. Düşünce berraklığımız kaybolur. Dolayısıyla da sorun çözme imkanımız kalmaz.
Aşırı uyarılmadan sakinleşmeye
Eşlere yardım etmeye çalışan programlar, eşleri kavga sırasındaki bu ruhsal ve bedensel aşırı uyarılma halinden “sakinleşme” haline getirmeye çalışırlar. Bunun için üretilen yöntemlerden biri “mola verme” tekniğidir. Eşler kavgaları şiddetli hale gelmeye başlamış, bedenleri aşırı uyarılmış hale gelmiş, konuşma ve dinleme imkanları kalmamışsa, kavgaya ara vermeye teşvik edilir. Buna “mola tekniği” denir.
Mola tekniğinin üç unsuru
Eşler etkili ve işe yarar bir ara verebilmeleri için önceden “mola verme anlaşması” yapmalıdırlar. Bu anlaşma en az üç unsur içermelidir: Birincisi, mola işareti belirlenmelidir. İkincisi, mola süresinde uzlaşılmalıdır. Üçüncü olarak da, mola süresinde kimin ne yapacağının kararlaştırılmasıdır.
Mola işareti, elimizin avuç içini gösterecek şekilde yukarı kaldırıp, sabit tutmak şeklinde olabilir. Eğer bu tokat atma hazırlığı gibi algılanırsa iki elimizi sarılacak gibi iki yana açmak şeklinde de olabilir. Veya eşler kendi işaretlerini bulabilirler. Bu işaretin biraz mizah tarafının olması da işleri yumuşatmaya yarayabilir. Önemli olan işe yarayan bir tarza uzlaşmaktır.
Mola süresi olarak önerilen ortalama süre 20 dakikadır. Eğer sakinleşmek için gayret gösterirsek bu süre genellikle yeterlidir. Eşler bu süreyi isterlerse küslüğe gitmeyecek şekilde bir iki saate uzatabilirler.
Mola süresinde kimin ne yapacağının kararlaştırılması işin merkezi meselesidir. Eşler ayrı odalara gidebilirler. Eşlerden biri veya ikisi yürüyüşe çıkabilir. Önemli olan önceden anlaşmaktır. Önceden uzlaşılmadığında davranışlarımız kavganın devamı olacak bir protesto hareketi gibi algılanabilir.
Mutlu evliler yıkıcı tarzda kavga etmiyorlar
Benim için iyi/mutlu evlilik araştırmamın en önemli bulgularından biri, mutlu eşlerin sık kavga etmemeleri, kavga etseler bile bunun kırıcı olmadan ve hızla toparlayacak bir şekilde yapabilmelerini görmek olmuştu.
Gerçekten de nazik ve usturuplu kavga edebilme becerisi eş ilişkilerinin merkezi meselelerinden biri.