Adını öğrenemedim.
40’lı yaşlarında bir kadındı.
Sokak ortasında yine aynı yaşlarda bir erkek tarafından hırpalanıyordu.
Kocasıymış.
Aramızdaki bariyerlerden dolayı müdahale şansım olmadı.
İlginçtir, kimse de müdahale etmedi.
Adam, karısına bir taraftan yumruk, tokat atıyor, diğer taraftan yüksek sesle kürtçe bağırıyordu.
“Sen nasıl Ak Parti mitingine gidersin?”
***
Dün Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun mitingini takip etmek üzere geldiğimiz Siirt’te, miting alanının hemen yanıbaşında yaşandı bu olay. Diyarbakır’ı, Batman’ı, Ağrı’yı Kars’ı siz düşünün.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Nuh Albayrak’ın tabiriyle “Batı’ya evliya Doğu’ya eşkıya” siyasetinin sokağa yansıması bu. Demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten bahseden HDP’nin bu dili sadece Batı için geçerli, Avrupa için makyajdan ibaret.
Hakkari havalimanının açılmaması için iş makinalarının yakılmasını isteyen, işçileri kaçıran, mühendisleri şehit eden HDP’nin bu dili hala doğuda hakim bir dil. İnsanlar PKK’nın kafasına dayadığı silahın korkusundan bırakın özgür bir şekilde, istediği partiye oy vermeyi, miting alanına bile gelemiyor.
Bu madalyonun bir tarafı, kötü tarafı.
HDP baraj aşsın diye oy vermeyi düşünen CHP seçmeninin kulağına küpe olsun. Daha barajı aşmadan, şiddeti sokakta sergileyen HDP kafası, barajı aşarsa ne yapar? sorusunun cevabını kendi vicdanında değerlendirirler herhalde.
Ak Parti mitingine gitti diye sokakta eşinden dayak yiyen kadın olayının bir de iyi tarafı var.
7 Haziran seçimi, Ak Parti mitinglerinde “Dik dur eğilme bu millet seninle” diyen seçmenin de samimiyet testi niteliğinde.
Erdoğan, Davutoğlu ve Ak Parti kadrosu vesayete, karanlık odaklara, seçmenin iradesine tecavüze yeltenenlere karşı hep dik durdu, eğilmedi.
Sıra seçmende.
Yürekli olmanın, “göğüs kafesinde bir et parçasına sahip olmak” anlamına gelmediğini doğudaki Ak Parti seçmeni ispat etmek zorunda.
Bu ispat aynı zamanda, kocasından dayak yeme pahasına desteklediği partinin mitingine giden o kadından daha yürekli olduğunuzu da gösterecek.
PES...
Seçmenin üzerindeki baskıyı artırdıkça artıran, bunun için kandili devreye sokan Selahattin Demirtaş, “Türkiye Türklerindir” medyasınının onur konuğuydu yine.
Aydın Doğan’ın postasına konuk olan Demirtaş’ı tanımasak, dünyanın en demokrat, en özgürlükçü, en barışçı bir lideri olduğunu sanırdık.
Elinde sazıyla sempati üstüne sempati sergiledi, Aydın Doğan’ın postasının “zorlayıcı” sorularına zafer kazanmış komutan edasıyla cevaplar verdi Demirtaş.
Sorulardan biri de “Eğer Öcalan Ak Parti’ye destek vermenizi isterse ne yaparsınız?”dı.
Selahattin Demirtaş’ın cevabı “Öcalan partimize müdahale etmez” oldu.
Bu alemde bir Cem Yılmaz’ı bir de Selahattin Demirtaş’ı tek geçerim.
Komik insanlar vesselam.