Görevini yapan genç bir muhabir kızımıza ağza alınmadık hakaretler yağdırıyorlar.
Yetmezmiş gibi yumruk sallıyorlar.
Erkeklik gösterisine bakın hele!
Mağdure kim?
Sabah Gazetesi’nin muhabiri.
Failler peki?
Biri Cumhuriyet Gazetesi’nin adı dahi anılmaya değer olmayan bir yazarı.
Ötekisi Birgün’den.
Her iki gazetenin durduğu yer belli.
Dillerinden “basın özgürlüğü”nü düşürmezler.
Sabah akşam bu işin edebiyatını yaparlar.
İçlerindeki eşkıyalığı görüyorsunuz işte.
Saldırıya uğrayan Sabah muhabiri olunca malum çevreler sus - pus...
Şayet durum dersi olsaydı kıyamet kopartırlardı.
“Diktatörün ülkesi”nde diye başlayan “yandaş saldırganlığı’ diye devam eden alçak ve rezil cümleler kurarlardı.
Muhalefetteyken böyleler...
Ya bir de iktidarda olsalar?
İşte o zaman kendileri gibi düşünmeyen herkesin yandığının resmidir...
Şehrin göbeğinde, üstelik Adliye Binası’nda sergiledikleri bu davranış tam bir eşkıyalık örneğidir.
Onlara gazeteci veya köşe yazarı diyenlerin aklına da vicdanına da şaşarım.
“Casusluk fiili”nin gazetecilik diye taltif edildiği bir ülkede gencecik bir hanım muhabire diliyle ve eliyle edepsizce saldırıda bulunanlara da “eşkıya” denmez elbet bilirim.
Bu yaptıklarının adı düpedüz eşkıyalıktır.
Tastamam medyaya saldırıdır.
Kin ve nefret kusmadır.
Elbette bunun hesabı sorulur.
Anayasa sorunumuz yokmuş!
CHP Parti Sözcüsü böyle buyurmuş: “Türkiye’nin anayasa sorunu yok.”
Peki o zaman sormazlar mı: “Anayasa masasında ne işiniz vardı?
Mecliste yen bir anayasa için geçen yasama döneminde bir komisyon oluşturuldu.
Niye herkesten önce o masaya oturdunuz öyleyse?
Dahası var: Anayasa masasını AK Parti’nin devirdiğini iddia edip durdunuz.
Madem anayasa diye bir sorunumuz yok, o zaman bu propagandanın iler tutar yanını söyler misiniz?
Bu yasama yılında da tekrar komisyon faaliyetlerine katıldınız.
Bu kadar ilkesizlik ancak CHP’ye özgü olabilir.
Geçen dönem masayı deviren CHP’nin asıl amacı belliymiş: Zaten anayasa diye bir sorunları yokmuş!
Peki bu dönem niye kabul edip tekrar masaya oturdunuz?
Oturur oturmaz masayı devirmek için mi?
Tastamam öyle...
Ne de olsa CHP “devrimci” bir parti!
Sevsinler devrimciliğinizi!
Statükonun ve 12 Eylül faşist fermanının bekçiliğini yapmak ne vakit “devrimcilik”ten sayılıyor ha söyler misiniz?
CHP ilkesiz ve omurgasız bir partiye dönüştürüldü.
Zaten demokrasi vadisinde yeri olmayan bir partiydi, şimdi ileri Baasçılığın / Statükoculuğun zaptiyesi haline dönüştürüldü.
Türkiye’nin asıl bir CHP sorunu var.
Ve bu CHP eksiksiz bir demokrasiye geçişimizin önünde tam bir engel.
FETÖ-Kandil kol kola
Amerika’dan bize ulaşan bir fotoğraf bu iş birliğinin tam bir delili niteliğinde.
FETÖ’cü bir yazar PKK-YPG bayraklarının altında Erdoğan’ı protesto gösterisine katılırken görünüyor.
Vallahi birbirlerine çok yakışıyorlar.
Allah öte dünyada da birlikte haşretsin onları diyorum.