Yeni yasama döneminde anayasa yapım süreci” ve yerel gündem maddesi olarak da “Adıyaman kentsel dönüşüme ne kadar hazır” başlıklarını tartışmak üzere moderatör olarak davet edildiğim Adıyaman’daki “küçük Millet Meclisi”nde bir kez daha fark ettim ki zaman zaman ümit kestiğimiz yeni anayasa Türkiye için artık olmazsa olmaz. 2007’de Ergun Özbudun’un başkanlığındaki bir komisyon tarafından hazırlanan anayasa taslağına Cumhuriyeti yıkacak bir Sevr Anlaşması muamelesinin yapıldığı süreç, yeni anayasayı hem acil bir ihtiyaç olarak iyice belirginleştirdi, hem de yöntem olarak çok daha sağlıklı bir yola soktu. Gerçi bu yol, ilerlemenin zor ve yavaş olduğu bir yol. Saatte 180’le gidilebilecek bir asfalt zemin yok. Öyle konular var ki dört partinin aynı anda mutabık kalıp bir sonraki maddeye doğru viraj alması neredeyse imkansız.
kMM’ler çalışıyor!
Anayasa yapım sürecinde kırmızı çizgileri bir kenara bırakarak başlamanın önemi de burada zaten. Yoksa iki ileri bir geri derken daha çok yasama dönemi görürüz! “Geç olsun güç olmasın” demiş atalarımız ama hayırlı işi tez yapmak da önemli. Hem süreci yönetebilmek, hem mevcut Meclis kompozisyonunu kaybetmemek hem de “hayırlı işler dura dura şerre dönebileceği” için...
1924 Anayasası’nı saymazsak Cumhuriyet’in bu ilk sivil anayasası olacağından sürece milletin doğrudan katılımını sağlamak yeni anayasanın meşruiyeti açısından kaçınılmaz bir gereklilikti. İdealize edildiği şekilde gerçekleşmese de, gerek Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun STK’larla görüşüyor olmasıyla, gerek internet üzerinden bireysel katkı ve taleplerin alınabiliyor olmasıyla ve hali hazırda yaklaşık 35 ilde gerçekleştirilen Türkiye küçük Millet Meclisi’nin (TkMM) aylık mutat genel kurulları ve bu kurulların belli periyotlarla anayasa yapıcılara ulaştırılmasıyla yeni anayasanın halka açık ve meşru bir zeminde vücut bulmakta olduğunu söyleyebiliriz.
kMM’lerin Anayasa yapım sürecinde çok önemli bir rol oynadığı kesin. Anadolu’daki sivil toplumun yeni anayasa sürecine katkısını doğrudan not alabilen bir etkinlik olmasının yanı sıra, anayasa yapım sürecini kamuoyu nezdinde canlı tutmak gibi çok önemli bir işlev görüyor.
2023’ün Anayasası
Temsili demokrasilerde, demokrasinin zaaflarını minimize edecek bir fonksiyon üstlenir sivil toplum. İletişim kanallarının açık olması, toplumun şikayet ve taleplerini siyasete yansıtacak ara yüzlerin varlığı toplumun da sağlıklı olduğunun işaretidir. Hele hele Türkiye gibi, seçim sistemi bazı zaaflar barındıran toplumlarda sivil toplum, toplumsal taleplerin siyasete ulaştırılmasının en önemli araçlarından biridir. ‘Yeni Türkiye’ aynı zamanda konuşan bir Türkiye. Çünkü sivil toplumun eskiye göre çok daha güçlü olduğu bir Türkiye. Askeri vesayetin yargılandığı, sırtını vesayet kurumlarına dayayarak yaşayan elitizmin ayıplandığı, medyanın çeşitlendiği, siyasetin halkla açıldığı, orta sınıfın büyüdüğü, refahın arttığı, özgürlüklerin genişlediği, kronik sorunlarını çözmek üzere önüne koymuş, kendi bölgesinde ve dünyada etkinliği katbekat artan bir Türkiye’de yaşıyoruz. Üstelik bu değişimi kimileri bir geriye gitme olarak algılıyor. Bu ahval ve şerait yeni anayasayı büsbütün acil kılıyor. Çünkü hala ‘eski sistem’in tortularıyla yaşıyoruz. AK Parti’nin 4. Olağan Kongresi’nde ortaya konulan ‘Demokratik Açılım’ın 63 maddelik yeni etabını bir “ihanet belgesi” olarak eleştirenler var. Vesayet kurumlarının tedavülden kalkması, eski sitemin tortularıyla birlikte tarih olması ve demokrasinin kurumsallaşması için yeni-sivil-demokratik anayasanın bu yasama döneminde ortaya çıkması çok önemli.
Not: Adıyaman kMM’sine başkanlık etmem için beni davet eden Şener Şaraldı’ya, bu vesileyle tanıştığım Adıyaman AK Parti Kadın Kolları’nı bir STK gibi çalıştıran Başkanı Ayla Pektaş’a ve Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Metiner’e misafirperverlikleri için çok teşekkür ederim.