Terörle mücadele konusunda herkesin her şeyi söylediği, bilerek bir yerlere mesaj verdiği veya en iyi ihtimalle söylediği sözün nereye gittiğine dikkat etmediği bir süreçten geçiyoruz. Konu siyasetin ve toplumun sıcak gündemi. Türkiye çok ciddi ve çetin mücadele verirken titiz davranmayı, hukuka uymayı da göz ardı etmiyor. Son dönemlerdeki "zırvalar" çok ama çok ilginç. Türkiye'yi ve operasyonları "zayıf" göstermek matah bir şey sayılıyor ne yazık ki! Ama Türkiye çok dikkatli ve eski hastalıklarından eser yok...
Altı nokta!
Birincisi. Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ihdas edilen yeni sistemin önemini çok net biçimde görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirilerinin başında terörle mücadele sürecinin doğrudan ve etkin yürütülmesi var.
İkincisi. İfsat edilen bir güvenlik bürokrasimiz vardı. FETÖ ve diğer terör uzantıları temizlendi. Şu anda asker, emniyet ve istihbarat üçgeninde bir sızma yok. Önceden hatırlayalım, emniyet istihbaratın takındığı tutumu... Şimdi Türkiye bu anlamda uyumun zirvesinde.
Üçüncüsü. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın himayesinde ilerleyen bir savunma sanayi atılımı var. Neticeleri bariz biçimde ortada. Operasyon gücümüzü son beş yılda taşıdığımız konum çok kıymetli. Tüm dünya "Türk SİHA'larından" bahsediyor.
Dördüncüsü. Son otuz yılda çevremizde on beş büyük savaş patlak vermiş. Bunlardan üçü halen devam ediyor. Özellikle Suriye ve Irak'taki durumu gözetip terörle mücadeleyi sınır dışına taşımayı başardık. Bu son yılların en büyük işi bence.
Beşincisi. Türkiye bu mücadelesini sadece PKK veya IŞİD'e karşı yürütmüyor. Bunun farkındayız değil mi? Bu örgütlerin Türkiye karşısında tek başlarına dayanma gücü bile olamaz. Ama başta "müttefiklerimiz (!)" olmak üzere diğer sınır komşularımızın konuya dair tutumlarını bilerek meseleye bakmamız gerekiyor.
Altıncısı. Mücadele sadece kırsalda değil. Sosyal medyada, internet mecralarında da sürüyor. Ve hatta mecliste bile terörün uzantısı var. Sahayı ne kadar temizlerseniz temizleyin. Terörün algı kabiliyetini diri tutabilmesine teşne bir siyaset anlayışından kurtulmadıkça mesele çözüme kavuşmayacak!
Hukuktan taviz yok!
Bu kadar çetin bir durumu çok ama çok iyi yönettiğimizi düşünüyorum.
Zira uluslararası kamuoyunda girişilen tüm itibar suikastlarına rağmen Türkiye dimdik ayakta ve tüm anti tezleri çürütebiliyor. Hatırlayalım kimyasal yalanını, narkotik ülke palavralarını, sivillere bomba hikâyelerini. Bunların binde biri gerçek olsaydı, Türkiye düşmanları ayağa kalkardı!
Türkiye bu zor mücadelesinde bir an bile ayağını hukuktan kaldırmadı.
Meşru müdafaa hakkı çerçevesinde "sıcak takip" yetkisini kullandı.
İkili anlaşmalar ile sınır ötesi pozisyon aldı.
TBMM'den tezkere çıkarmadan sahaya adım atmadı.
Suriye'nin tümünde operasyon yapabilecek güce sahipken sınır bölgesine zafiyet gösteren Suriye topraklarındaki konuşlanmasını "toprak bütünlüğüne saygı" çerçevesine yaptığını tüm dünyaya duyurdu.
Eksik ne?
Ne ilginçtir ki "Türkiye'nin Suriye'de Irak'ta ne işi var" diyen kesim bir gün de şunu sormadı: "Kıtalar aşarak Suriye'yi ve Irak'ı yangın yerine çevren ABD'nin orada ne işi var?". "Iran ne yapıyor oralarda?". "Rusya neden güney komşumuz?". Bu sorulmayan sorular nasıl bir muhalefet karakteri ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Oysa cevap basit: Herkes orada ve işte tam da bu yüzden Türkiye öncelikle bu alanda olmalıdır!
Evet... Terörle mücadelenin eksik parçası muhalefet!
Türkiye'nin terörle mücadele eden devletinin yanında olan ama hata yapınca hükümeti eleştiren bir muhalefete ihtiyacı var. Bu neden kıymetli biliyor musunuz?
Terörle mücadelenin en önemli parçası moral desteğidir. Teröre destek verenin konuşmadığı bir ortam tesis etmeden, terör bitmez... Herkes şapkasını önüne koyup düşünsün lütfen...
Seçimi kazanmak mı, Türkiye'yi kaybetmek mi?
Allah şehitlerimize rahmet eylesin. Rabbim bu mücadele görev alanların yardımcısı olsun.