Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte eski tarz siyaset dönemi de kapandı.
Artık siyasette bloklaşma dönemi başladı. Bir başka deyişle, ittifakların zorunlu hale geldiği yeni bir tarz-ı siyaset dönemine girildi.
Artık bu bir mecburiyet…
Blok siyaseti kaçınılmaz olarak beraberinde yeni bir alan açıyor. O da ittifak yapan partilerin hassasiyetlerinin ortaklaştırıldığı bir alan...
Şunu demek istiyorum özcesi:
Bir: Partiler, kendi tabelalarını muhafaza etmekle beraber kazanmak için mutlaka bir araya gelmek zorunda olduklarını görüyorlar.
İki: İttifak yapan partiler, ortak hassasiyetler temelinde yeni bir siyasi alan açarak hem bağımsız varlıklarını sürdürüyorlar hem de ittifakın ruhuna uygun davranma zorunluluğunu siyasetlerinin merkezine yerleştiriyorlar. Çünkü ittifak artık siyasetin zorunlu bir alanı haline dönüştü. O halde bu alanı muhafaza etmek için de yeni bir ortak hassasiyet alanı oluşturmak şart!
***
AK Parti ve MHP’nin, Samsun il başkanlarını ittifakın ruhunu zedeleyici tutumlar sergiledikleri gerekçesiyle görevden almaları bunun çarpıcı bir örneği. Hatta MHP’nin bir adım daha ileri giderek eski grup başkanvekillerini bu gerekçeyle partiden ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk etmesi, yeni tarz-ı siyasetin emsal niteliğindeki bir göstergesidir.
Teşkilatlar bu yeni sürece hazırlıksız yakalandıkları için rahatsızlık duymuyor değiller. Çünkü buna alışkın değiller. Bir bakıyorlar, sayısal olarak güçlü oldukları yerlerde belediye başkan adaylığı ittifakın diğer partisine bırakılmış. Eskiden herkes kendi partisiyle seçime giderdi. Kendi gücüne güvenirdi. Ama şimdiki sistemde bir diğerinin gücü olmadan iktidara taşınamıyorsunuz. Bu, Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi yerel seçimde de böyle. Karşınızdaki partiler bir araya gelip iktidarınızı sonlandırmak istiyorsa kaçınılmaz olarak siz de ittifak yapmak durumunda kalıyorsunuz.
Diyelim ki Cumhurbaşkanı adayısınız. İlk turda seçilmek için mutlaka ittifak yapmak zorundasınız. İlk turda seçilmek sizi siyaseten daha güçlü kılar zira. Diyelim ki ikinci tura kaldınız, bu durumda daha bir mecbursunuz.
Diyelim ki herhangi bir ilde, karşınızdaki partilerin ittifak yapmaları halinde kaybetmeniz kesin ise o zaman zorunlu olarak siz de ittifak yapma yoluna gidiyorsunuz. İşte bu durumda artık partinizin adayı değil ittifakın adayı belirleyici olmaya başlıyor.
Bazen çok olduğunuz halde fedakârlık yapıyorsunuz, bazen de az olduğunuz halde başı çekiyorsunuz. Bu ittifakın ruhunu korumakla alakalı bir durumdur. Azlık-çokluk kriteri üzerinden değerlendirilecek bir konu değildir. Burada siyaseten stratejik düşünmek elzem hale geliyor. Zira yeni siyasetin bir anlamda bekası bu stratejik düşünmeyi zorunlu kılıyor.
***
Bu blok siyasetinin yararları kadar zararları da var elbet.
Demokratik siyaset adına yararı şu: İktidarın paylaşılması.
Bu uzlaşı adına takdir edilecek bir yeni olgu.
Bunu kalıcı kılacak mekanizmalar oluşturulabilirse, sözgelimi birlikte yönetim modeli geliştirilebilirse yeni tarz-ı siyasetin kalıcılığı sağlanabilir. Aksi takdirde bu iktidar bölüşümü beraberinde ciddi gerilimleri, çatışmaları ve kopmaları getirebilir.
Zararına gelince, blok siyaseti doğası gereği “biz” ve “öteki” eksenine oturur. Bu da haliyle içinde din, etnik, mezhep vb. kimlik siyasetini içeren çok sert tartışmaları taşır.
“Ortak düşman Erdoğan’ı devirmek!” eksenine oturan bir blok siyasetine karşı haliyle aynı sertliği içeren bir başka ittifak siyaseti dikiliverir.
Yerel yöneticilerimizi seçmek için sandığa gittiğimiz bir dönemde siyasetin bu blokçu anlayışa hapsedilmesi demokratik siyasete ve uzlaşıya zarar verir.
Yeni dönemin siyaset tarzı eğer iyi konumlandırılabilirse hem iktidarın paylaşılması hem de demokratik uzlaşının gerçekleşmesi adına bir güzel modele dönüşebilir.