Eski Sevgiliyi Unutmanın 10 Yolu, vizyondaki popüler filmlerden. Yönetmen Biray Dalkıran’ın internet yazarlarından esinlendiği filmin başrolündeki Tuğçe Sarıkaya da ‘Güzin Abla’ okuyarak hazırlanmış.
Yönetmen Biray Dalkıran ve başrol oyuncusu Tuğçe Sarıkaya, kendileriyle dalga geçmenin bir erdem olduğunu kanıtladı... Dalkıran, özel bir yönetmen. Kariyerinde korku, komedi, dram ve aşk dahil şimdiden her türü denemiş bir sinemacı. Son filmi Eski Sevgiliyi Unutmanın 10 Yolu, Dalkıran’ın günümüz gençliği üzerine yaptığı bir deneme gibi. Filmin başrol oyuncusu Tuğçe Sarıkaya ise yönetmenimizin yeni kurbanı.
- Neden eski sevgililer üzerine bir film çekmeye karar verdiniz? Arka planda nasıl bir öykü var? Oyuncular nasıl seçildi?
BİRAY DALKIRAN: Bu aslında bir hikayeden çıktı. Julia Roberts’ın oynadığı Kaçak Gelin filmini izliyordum: Kız bırakıp, kaçıyor. Esasında bu böyle değil, erkekler kaçar. 30 yaşının üstünde her erkek korkar evlilikten. Derken “Ulan” dedim, “Çok iyi fikir bu” Çıkış noktamız buydu. Türk’ü biliyorum. Pişman olur. Pişman olursa ne yapar? Arkadaşıyla konuşur, o da hafif kırıksa der ki “Aşk doktoruyla çözeriz” Sonra internette bir baktık ki her taraf “Eski sevgiliyi unutmanın yolları” araştırmasıyla kaynıyor: 7 yolu, 10 yolu, 20 yolu... Çok sert ama çok güzel bir iş oldu. Hani aile işi komedi vardır ya, bu daha 13+ oldu. 13 yaş altı ve İngiliz Kraliyet Ailesi gelmesin.
DARTH VADER GİBİ
- Siz, karakteriniz hakkında bize biraz bilgi verir misiniz?
TUĞÇE SARIKAYA: Zehrayı, yani unutulmaya çalışılan eski sevgiliyi canlandıracak. Evlenmek üzere olduğum bir adam var fakat beni nikah masasında bırakıyor. Sonrasında da burnundan getiriyorum. Klasik Türk kızı olarak bırakmıyorum, süründürüyorum.
- Türkiye’de şehirli insanın hikayelerin gişesi düşüktür ama bu romantik komedi de şehirleşmiş insanların hikayesi anlatılıyor.
BİRAY DALKIRAN:Karakterin, önce geçmişini yazarım: Bu çocuk nerede oturur, nerede yaşar, neler yapar? Çocuk, Bayrampaşa’da 4 yıl oturmuş, işleri iyileşince taşındığı Taksim’in onluk olmadığını görüp Nişantaşı ve Beşiktaş arasında bir ev tutmuştur. Bu insan her şeyi yapabilir çünkü iki tarafı da biliyor. Darth Vader gibi, karanlık tarafa da geçmiş temiz tarafı da görmüş.
- Rolünüze hazırlanırken bir Yeşilçam havası sezinlediniz mi?
TUĞÇE SARIKAYA: Aslında pek bir alıntı yok, değil mi hocam?
BİRAY DALKIRAN: Genel yapı olarak var fakat diyaloglar olarak hiç yok.
O SAHNEYİ SEKİZ KEZ İZLEDİM
- Julia Roberts’tan esinlenilmiş bu filme siz nasıl hazırlandınız?
TUĞÇE SARIKAYA: Güzin abla okudum
BİRAY DALKIRAN: Tuğçe sağ olsun çalışmasıyla ekibi büyüledi. Biz ondan bu performansı beklemiyorduk. Sadece iki kere küfrediyor ama benim sekizinci izleyişim çünkü küfretmesine gülüyorum...
TUĞÇE SARIKAYA: Zaten her rol için farklı hazırlanma süreçleri var. Vücut dilim naif olabilir fakat daha önce tersi rolleri de canlandırdım.
BİRAY DALKIRAN: Sette, oyuncuların kendi isimleri söylenmez genelde. Direkt olarak karakter ismiyle konuşulur. Tuğçe nezaketini hiç kaybetmeyen bir kız. Kıza sopayla girsen “Durunuz lütfen” diyecek. Türk kızı da öyledir ya, yan yanayken, kız kızayken sevgili konuşur, ortamda bir erkek varken hepsi Layd Diana. Cidden yani. Hiç değişmez, hepsi mahallenin en güzel kızı.
Bir kez ‘Hayır’ der ikincisinde evlenirler
- Bazı filmler vardır role hazırlanırken karakterin beden dilini çalışman gerekebilir ama bazen de hayat tecrüben yeterli olur. Oynadığınız karakterin, size yakın hissettiğiniz yönleri oldu mu?
TUĞÇE SARIKAYA: Karakterim...
BİRAY DALKIRAN: Doğuştan dizayn edilmiş Türk kızı. Bizim kızların şöyle bir huyu var; aileye bir kez hayır der, ikinci kez hayır demez. Filmde olay buydu. Bir kez hayır diyor, ikincisine evleniyor. Aile ne derse odur. Tuğçe de o rolü çok güzel oynadı.
- Siz, hangi tip karakterleri oynamaktan keyif alıyorsunuz?
TUĞÇE SARIKAYA: Rolden çok proje ve ekip seçerim. İyi bir ekiple her zaman için her projede olurum...