Gezi sürecini “Erdoğan iktidarının otoriterliği”ne isyan eden kesimleri barışçıl, sivil ve özgürlükçü diye selamlayan CHP sözcüleri nedense Esed rejimine başkaldıran halkı ve o halkın meşru müdafaa gücü olan Suriye Milli Ordusu’nu terörist olarak suçluyorlar.
Esed çok demokrat da biz mi bilmiyoruz?
Esed’in Baas rejimi otoriterliğin ötesinde eli kanlı bir diktatörlük değil de biz mi çarpıtıyoruz?
Esed seçilmiş meşru bir Cumhurbaşkanı ama Erdoğan sandıktan çıkmamış bir “diktatör” veya meşruiyetini halktan almayan otoriter bir lider öyle mi?
Bugün Esed’e laf dokundurmayan Kılıçdaroğlu CHP’si Erdoğan’ın otoriterliğini ve diktatörlüğünü sabah akşam diline dolamaktan kaçınmıyor.
Erdoğan’ı gezicilere karşı otoriter ve faşizan davranmakla suçlayan CHP’ye sormak lazım: Erdoğan Esed gibi halkının başına bomba mı yağdırdı?
Erdoğan’ın yaptığı tek şey, gezideki üç-beş ağacı bahane ederek sokaktan iktidar devşirmeye çalışan dış güçlerin içimizdeki taşeronları konumundaki terör örgütlerinin ve onlarla ideolojik ve organik anlamda iltisaklı kimi sivil toplum kuruluşlarının vandalizme dönüşen eylemlerine karşı demokrasiyi ve sandığın namusunu korumak olmuştur.
Bu anlamda kamu otoritesini bütünüyle demokratik hukuk zemininde tesis etmeye çalışmıştır.
Merak ediyorum:
Suriye’de Erdoğan iktidarda olmuş olsaydı...
Esed’in yaptıklarının aynısını Erdoğan yapmış olsaydı...
Kılıçdaroğlu CHP’si Erdoğan’ı muhatap alınması gereken seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak görürler miydi?
Onu teröristlere karşı ülkesini savunan biri olarak ihtiramla anarlar mıydı?
Ne mümkün!
Ama Esed’i onca zulmüne ve katliamına karşı savunmaktan ne hikmetse geri durmuyorlar!
Sizce Kılıçdaroğlu CHP’sinin bu Erdoğan düşmanlığının veya Esed severliğinin sebebi nedir?
Esed askerlerimizi şehit ediyor.
Türkiye’ye karşı savaşıyor.
Ama buna rağmen şehitlerimizin olduğu günde CHP’nin genel başkan yardımcısı kalkıp Esed’in ve Esed katilinin hamisi olan Rusya’nın ağzıyla Erdoğan hükümetini suçluyor.
Ne diyor?
“Türkiye teröristleri himaye etmekten vazgeçmelidir.” diyor.
Esed’in Rusya’nın desteğiyle İdlib’de terör unsurlarını temizlemeye çalışırken Türkiye’nin teröristlere arka çıktığını ve bu yüzden Suriye ve Rusya ile savaşın eşiğine geldiğini söylüyor.
Yani açıkça demek istiyor ki Erdoğan’ın terörist/cihatçı gruplara arka çıkan bu dış politikası yüzünden bugün ülkemiz bir savaşın içine çekiliyor.
Esed haklı...
Rusya haklı...
Erdoğan haksız...
“Erdoğan’ın otoriterliği”ne isyan edenler özgürlükçü ve demokrat, ama Esed’in diktatörlüğüne isyan eden halk terörist!
Şehitlerimizin geldiği gün utanmadan-sıkılmadan Türkiye’yi teröristlere destek çıktığı için sorunun kaynağı olarak gösteren Esed’le aynı dili kuşanan Kılıçdaroğlu CHP’sine siz olsanız ne derdiniz?
Bunun adına ihanet denilmeyecekse ne denilmeli?
Önce “Afrin’de ne işimiz var?” diyorlardı.
Şimdi “İdlib’de ne işimiz var?” diyorlar.
Türkiye’yi Esed’in ağzıyla İdlib’deki terör örgütü HTŞ’ye destek vermekle suçlayan CHP sözcüleri nedense Suriye’nin PKK’sı olan PYD/YPG için “Halkını IŞİD’e karşı korumaya çalışan bir kurtuluş hareketi “ diyor.
PYD/YPG’yi bir terör örgütü olarak görmediklerini söylüyor.
Türkiye’de PKK’nın siyasi ayağı olan partiyle Erdoğan’ı devirmek için işbirliği yapan Kılıçdaroğlu CHP’si Esed diktatörünü rahatlıkla bu ülkenin Cumhurbaşkanına tercih edebiliyor, dün Cumhurbaşkanı olmaması için Cumhuriyet mitingleri düzenlediği Gül’ü bugün Erdoğan’ı devirmek için güvenilir bir müttefik olarak baştacı edebiliyorsa oturup düşünmek lazım değil mi?
Soruyorum:
Bu ülkede Esed’in siyasi partisi olmuş olsaydı CHP’den farklı ne söylerdi?
PKK’NIN SİYASİ AYAĞI YOK MU?
CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’na soruyorum:
Türkiye’de PKK’nın siyasi ayağı var mı yok mu?
PKK’nın siyasi ayağı ile kim işbirliği içindedir?
NE DEĞİŞTİ DE BERAAT?
Gezi davası için beraat kararı veren mahkeme başkanına soruyorum:
Ne değişti de böyle bir karar verdiniz?
Sanık avukatlarının bile beklemediklerini açıkladıkları bu karar hangi hukuki saiklerle alındı?
Dosyaya yeni bir delil mi eklendi?
Mevcut dosyada zaten hiç bir suç delili yok idiyse, yani savcılık iddianamesi delilden yoksun idiyse nasıl o dosyaya bakarak onca insanı suçsuz yere hapiste tuttunuz?
Hayır suç delilleri var ise nasıl beraat verdiniz bir çırpıda?
AİHM’in kararına dayanarak beraat verdik diyorsanız soruyorum: AİHM’in kararı üzerinden aylar geçti. Siz AİHM kararına rağmen bildiğim kadarıyla tutukluluğun devamına karar verdiniz. Madem AİHM kararı diyorsunuz o halde karar çıktıktan sonra niye sanıkları salıvermediniz?
İşin içinde bir iş var.
Görünmeyen hangi el devreye girdi de böyle bir karar verildi?
Hangi saikler rol oynadı:
Tehdit mi, şantaj mı, başkaca telkinler mi?
Son soru doğrudan mahkeme başkanına:
Son güne kadar savcılık mütalaasına katıldığınızı ve dosyadaki delilleri yeterli gördüğünüze dair kanaatinizi yargı camiasından kimi ilgili zevata dile getirdiğiniz iddiası doğru mudur?
Bu soruya cevap verirken konuştuğunuz zevatın hayatta, hatta yanıbaşınızda olduğunu unutmazsınız umarım.
Bu konu açıklığa kavuşmadığı sürece yargıya güven sorunu derinleşecektir, biline!