Paris’teki Dergi baskını pek çok tartışmanın fitilini de ateşlemiş gibi. İslam düşmanlığından tutun Müslümanların kendi iç muhasebesini yapmaktan aciz oluşlarına kadar geniş bir alan var.
Batılıların canı yanmadıkça dünyadaki diğer meselelere ilgi duymayacağını söyleyenler ne kadar çoğaldı bu ara. Haksız değiller belki fakat canları yanmadan batılıların sorunlara eğilmelerini sağlayacak inisiyatif neden yok acaba? Ne yapmalı nasıl etmeli ki bu ilgiyi uyandırmalı?
Burada sık sık zikrettiğimiz Peygamber sözünü bir daha hatırlayalım. “Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz.” Bu çağrının hem tek tek kişilere hem de topluluklara yapıldığını unutmayalım. İç çekişmelerden kurtulup bir hedefe yönelmedikçe bu çağrıya cevap vermek mümkün olmayacak gibi.
Günübirlik tartışmalara mı eğilelim, yoksa bu can yakıcı sorunları halletmek için daha derin incelemelere mi girelim? Meseleyi sadece teknik boyutlarıyla ele almakla mı yetinelim, irfan ve idrak bu işin neresinde diye mi bakalım? Alfa Yayınlarının Tarih dizisinden çıkardığı bir kitap var. Stanford Üniversitesinden antikçağ tarihçisi Ian Morris, 800 sayfalık "Dünyaya Neden Batı Hükmediyor (Şimdilik)" adlı kitapta bir sürü meseleyi etraflıca ele alıyor. Bu kitabın bir de alt başlığı var: "Tarihin Gelişim Seyrinin Kalıpları ve Gelecek Hakkında Ortaya Koydukları". Batılıların bu tür çalışmaları keyif olsun diye yapmadıkları ortada. Bir not düşmekte fayda var. Ian Morris'in lügatinde Doğu, İslam dünyasından ibaret değil. O lügatte Çin'in önemli bir yeri var. "Çimerika" diye de bir kavrama yer veriyor. Bu kitaptan küçük bir alıntı yapalım, nelerin kafaları kurcaladığını anlamakta belki yararı olur: "Belki şu eski 'neden Batı hüküm sürüyor?' sorusunu bir kenara bırakıp yeni bir soru sormamızın zamanı gelmiştir. Batı hüküm sürüyor mu, sürmüyor mu? Yanıt hayırsa, o zaman gerçekte var olmayan bir Batı hâkimiyetine yönelik kadim izahlar arayan uzun vadeli kilitlenme kuramları hayli anlamsızlaşacaktır." Bu ilginç kitap sabır taşını zorluyor biraz, ama olsun.
Batıya bir meydan okuma mıydı Kouchi kardeşlerin girişimi? Eğer öyle düşünmüşlerse, bunda Batı dünyasının kutsala saygısızlığı dışında İslam dünyasının Kouchi kardeşleri tatmin edecek ve onları doğru yola sevk edecek faaliyet ve arayışlardan mahrum olmasının payı yok mu? İnsan bunaldıkça neleri düşünüyor? Benim de aklıma şu İslam dünyasındaki petrol zenginliği olmasaydı acaba yeni yollar aramak daha mı kolay olurdu gibi sorular takılıyor. Petrolün verdiği maddi refah sebebiyle mi mesela Suudilerden ve Körfez ülkelerinden hiç bir dişe dokunur entelektüel göze çarpmıyor?
Batıya ikiyüzlüsünüz demek, bir müeyyide gücünüz yoksa bir şey ifade etmiyor. İsrail de katılıyor yürüyüşe, İsrail’in yaptıklarına göz yumanlar da... Batılı anlayışın pratiğe yansımasını Rupert Murdoch gösterdi. Charlie Hebdo baskınından bütün Müslümanları sorumlu tutan ifadeleri pek çok Batılının zihninin gerisinde mevcut. Çoğulculuğu hiçbir zaman içselleştiremeyen bir anlayış var karşımızda. Entegrasyonu asimilasyon olarak anlayan bu zihinsel yapının Osmanlıdan alacağı ne çok ders var. 400 yıl barış içinde yaşayan Balkanların son yüz yıl içindeki halini düşünen herkes bu yalın gerçeği görecektir. Bu nokta, hiç değilse iğneyi kendimize batırmamız gereken noktadır. Osmanlının neden sürdürülemez bir noktaya geldiğini bile anlayabilmiş değiliz.
İki dünya savaşı yaşayan Avrupa’nın İslamofobi takıntısı bitmek bilmiyor. Ne çok örneği var bunun. Anders Breivik, 77 kişinin öldüğü, 242 kişinin yaralandığı Norveç’teki katliamın faili.Bu adam, Andrew Berwick adıyla çok kültürlülük karşıtı görüşlerini anlatan, Türkçesiyle "Bir Avrupa Bağımsızlık Bildirgesi-2083" başlıklı 1516 sayfalık bir manifesto yayınlamıştı.2012 yılındaki duruşmasında mahkemenin, yetkilerini, çok kültürlülüğü destekleyen Norveç siyasi partilerinden aldığını ifade etti ve Norveç mahkemelerini tanımadığını belirtti.
Hazır İslamofobi demişken TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonutarafından hazırlanan bir rapordan söz edelim. “Avrupa’da Türkiye kökenlilere yönelik ırkçı ve yabancı düşmanlığı içerikli eylemler-2014 yılı Raporu” adını taşıyor bu çalışma. Başkan Ayhan Sefer Üstün tehlikenin gittikçe büyüdüğüne işaret ediyor. 2014 yılı içinde sadece Türklere yönelik 6o’tan fazla saldırı var. Şimdiye kadar faillerin ancak %18’i tespit edilmiş. Burada da açık bir ihmale dikkat çekiyor Sakarya Milletvekili Ayhan Bey. Belki daha ilginç olanı ırkçı partilerin Avrupa çapındaki yükselişi. Bunlar durduk yere meydana gelmiyor.
Amerika’da durum nedir peki? Son birkaç ayda polisin öldürdüğü zenci sayısına bakarak cevap bulabilirsiniz.
Asıl mesele İslam dünyasının toparlanması. Gerisi mazeret üretmek gibi geliyor bana.
[email protected]