Portekiz maçının ardından milli tartışmalar gündemin odağına yerleşti. Milli takımın seçilen ilk 11 oyuncuları, oyundaki değişiklikler, dünya yıldızımız Arda Güler'in maça sonradan girmesi gibi konular hararetle konuşuluyor. Sosyal medyaya sızdırılan antrenman görüntüleri üzerinden Montella ile ilgili başlatılan tartışmaların geneline baktığımızda rahatlıkla diyebilirim ki dünyada pek de eşine rastlanmaz bir futbol iklimine sahibiz. Sosyal medya tam bir bataklık. Herkes teknik direktör, herkes başkan, yönetici kesiliyor. Peki bu futbol iklimini kime borçluyuz? İlk önce kifayetsiz başkan ve bazı iş bilmez yöneticilere. Bunların en başında bugünkü TFF başkan ve yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu başrolde. Arkasından kendi başarısızlığını saha dışı koşullara bağlayan kulüp başkanı ve yöneticileri geliyor. Hemen ardından aslında maddiyatla bağlı oldukları kulüplerin savunucusu kesilen sözde gazeteciler yer alıyor. Sonrasında da bu işten para kazanan sosyal medya trolleri konuşlanmış vaziyette. Az da olsa içerden bilgi alan ve kendi camialarını satan taze emekli ve şöhreti büyük hakemlerin de bu işteki payını es geçmemeli.
Bu futbol iklimini oluşturan bu unsurların farklı amaçları var elbette. Bir kısmının tek kıblesi para. Kulüp yöneticilerinin amacı ise kendi başarısızlıklarına gerekçe yaratarak koltuk ve iktidarlarını koruyabilmek. İddialarına göre, başarı varsa onlar sayesindeyken, başarısızlık varsa dış güçlerden kaynaklı. Hakemliği yeni bırakmış, içeriden bilgi alan eski hakemler ya intikam duyguları ya da ekonomik alan yaratma düşüncesi ile iklimi kirletiyorlar. Bunların amacı da belli.
SAHİDEN DERTLERİ FUTBOL MU?
Gelelim TFF başkan ve yöneticilerine. Asıl sorun burada. Liyakatin aranmadığı bu alanda yıllardır futboldan bihaber kişiler en önemli makamları işgal ediyor. Bu alanda yer almak günümüzde bir prestij meselesi ve eski Federasyon Başkanlarının ailesinden Yıldırım Demirören ve Mehmet Ali Aydınlar'ın damatları futbol federasyonu yönetim kurulundalar. Hiç değilse liyakat sahibi ve işlerinde iyiler.
Servet Yardımcı'nın futbola ilk giriş anına bakın. Tamamen aile kontenjanı. Oralardan UEFA yönetim kuruluna giden bir büyük başarı hikayesi. Örneğin geçen dönem TFF'nin yönetim kurulunda bulunan Nüket Küçükel Büyükezberci. Bugün Madrid büyükelçisi görevini yürüten Nüket Hanım, ilk kez girdiği futbol dünyasında, 2021-2022 yılları arasında Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi, ardından da 2022-2023 yılları arasında Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Yönetim Kurulu Üyesi ve Başkan Yardımcısı oluyor. Bunlar öyle basit görevler değil. Servet Yardımcı ve bugün Mustafa Eröğüt'ün başarı ile yapmakta olduğu uluslararası ilişkilerden sorumlu yönetim kurulu üyeliğinden bahsediyoruz. Futbol dünyasına ayak bastıktan sonra bir yıl içinde TFF'de bu göreve yükselebilmek dünyada eşi benzeri görülmemiş bir başarı olsa gerek.
EŞİ BENZERİ YOK
Bunun başka örnekleri de var. Mesela TFF başkanı Mehmet Büyükekşi. 2019-2021 yılları arasında Gaziantep FK başkanlığı yapan Büyükekşi, 16 Haziran 2022'de TFF başkanı seçildi. Gaziantep FK öncesinde Büyükekşi'nin futbolda herhangi başka bir görevi olmamış. Sadece iki yıl Gaziantep FK yöneticiliğinin ardından Türk Futbolunun patronu olmuş. Muazzam bir başarı. Sonra çıkıp "Futbol Türkiye'de neden gelişmiyor?" diyoruz.
"Neden uluslararası rekabet gücümüz hak ettiğimiz noktada değil?" gibi tartışmalar yaşıyoruz. Sebep acaba bu olabilir mi?
Şimdi yeni TFF başkan ve yapılanması çalışmaları bir yandan devam ediyor. Servet Yardımcı ve Cemil Kazancı ikilisinin yönetici havuzuna bir bakın. Bir değişiklik var mı? Hep aynı isimler. Hep aynı aile fertleri öneriliyor. Kimsenin derdi Türk Futbolu değil.
Tüm amaç "Ben nasıl TFF'ye girerim?" olmuş.
Kurullarda görev alanlar da, ya görevini fazlası ile hak edenler ya da siyasi ya da başka birtakım ilişkiler sebebiyle kurullarda görev alanlar. Bunlardan ikinci gruptakilerin sayısı da azımsanamayacak ölçüde. Kimin kiminle bağlantısı olduğu ve referanslar belli. Herkes biliyor. Ondan sonra "kurullar başarısız, kurullar yetersiz" deniyor. Daha en başında sonu belli bir filmi izleyip şaşırmak sadece bizim ülkemize mahsus olsa gerek.
TFF'nin profesyonel çalışanlarına ise hiç değinmeyelim. Kadro istikrarı, kurum hafızası diye bir şey kalmadı TFF'de. Her yeni başkan bir önceki döneminin personelini işten çıkararak göreve başladı. Neticede futbol sektörüne yabancı, büyük çoğunluğu torpilli bir profesyonel çalışan kadrosu oluştu. Bunların içinde de çok az sayıda liyakat sahibi eski çalışan var. Bu yapıdaki bir federasyondan başarı beklemeyin, mümkün değil. Bu yapı bir öncekinin devamı olur. Hangi konuda mı devamı olur?
Çok basit. Gezelim, eğlenelim.
Hayattan keyif alalım.