"Türkiye’nin Suriye halkına insani yardıma açılan kapısı Cilvegözü’nde bombalı bir araç patlatılıyor. Devlet, “Bombacılar görüntülerde var, arıyoruz. İnsani yardımları önlemeye yönelik bir girişim” diyor. Ana muhalefet partisi CHP’nin ilk tepkisi, önce “patlama görüntüleri montaj” diyor. Görüntülerin montaj değil, sadece insanların parçalandığı anların çıkarıldığı görüntüler olduğu açıklanınca, bu kez “Esad yapmamıştır, yapmaz. Türkiye’nin desteklediği muhalifler yapmıştır” açıklaması geliyor. Bu iki açıklamayı da partinin dış ilişkilerine bakan isimler yerine, ekonomi alanında profesör unvanı taşıyan Hurşit Güneş’in yapması dikkat çekiyor. Güneş’in açıklamalarından, Hatay milletvekillerinin de katılımıyla ekip olarak bu konuda çalıştıkları anlaşılıyor. Partinin görevlendirmesi olup olmadığını, kendisi açıklayınca anlayacağız.
Bu arada, “Türkiye’nin Suriye’ye sokmaya çalıştığı bombaların elde patladığını” yazacak kadar ileri gitmeyi başaranlar da oldu; kayda geçirmekte yarar var. Bu iddiayı ‘montaj’ fotoğrafla basına açıklayan (!) ilk ismin -daha sonra “Fotomontaj olması beni ilgilendirmiyor” diyecek olan- Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit olduğunu da hatırlatalım.
Dün, İçişleri Bakanı Muammer Güler, bombayı koyanların El Muhaberat’ın paralı piyonları olduğunu açıkladı. Ayrıntıları STAR Ankara bürosunun hazırladığı haberde okudunuz. Bombalı aracı bırakanlar, kameralardan alınan görüntülerde yüzlerini görünce daha fazla direnemediler. Bombalı saldırı talimatını aldıkları Suriye gizli servisi El Muhaberat subayının adına; kaç para aldıklarına kadar her şeyi anlattılar. Hedeflerini de, “İnsani yardımı engellemek ve suçu muhaliflerin üzerine atmak” diye açıkladılar.
Türkiye Suriyeli zanlıları ‘sınır ötesi’ operasyonla mı aldı, yoksa sınırda mı yakaladı? Bakan Güler, “Yeni bir eylem üzereyken yakalandılar” demekle yetindi. Ancak Suriye sınırı içinde alınmış olmaları çok mümkün. Suriyeli muhaliflerin Türkiye’ye bu konuda yardım etmeleri de...
Sonuçta hedefler başarılamadı. Ancak aynı hedefe yönelik; suçun muhaliflere yıkılması ve Suriye halkına insani yardımın kesilmesi konusundaki ‘iş ortakları’ ortaya çıkmış oldu.
Adını koyalım: Esad rejimi Türkiye’de bombalı saldırı düzenletti. Bu, savaş uçağının düşürülmesi ve Türkiye topraklarına ‘kazara’ top mermisi atılmasından sonra Türkiye’yi üzerine çekme konusunda Esad’ın yeni bir hamlesi. Zaten Arap kamuoyunda da muhalifleri Türkiye’nin silahlandırdığı, Türkiye muhaliflerden yana tavır koymamış olsa Suriye’de her şeyin güllük gülistanlık olacağı, kimsenin burnunun kanamayacağı propagandasını yapıyor. Aynı propagandayı Türkiye’de ana muhalefet partisinin yapması ilginç bir ‘tesadüf’.
Daha önce yazmıştık; Ankara’nın Suriye konusundaki tavrını değiştirecek hiçbir unsur ortaya çıkmadı. Suriye’de meşru bir rejim değişikliği, muhalefetin halkla beraber büyüyerek Esad’ı ülkeyi terk etmeye zorlamasıyla mümkün. Bu süreç, Esad’ın arkasındaki Rusya-Çin desteğinin çekilmesiyle kısalır, daha az can kaybı ve daha az yıkımla sonuca gidilir. Türkiye’nin bakışı da bu ve ne bu sürecin ne de sonucunun meşruiyetine gölge düşürecek bir eyleme, angajmana girmeme hassasiyetini koruyor.
Esad ise giderek neredeyse sadece Türkiye’yi suçlayarak ‘Arap milliyetçiliği’ne oynama eğiliminde. Türkiye’de Esad rejimine ‘içeriden’ verilen desteğin arkasında ‘mezhepdaşlık’ olduğu yorumları ağırlıkta. Ancak daha çok ‘Baasdaşlık’ konusunda bir örtüşme var gibi görünüyor.
Esad’ın siyasi sona yaklaştığı yorumları artık sadece Ankara’da yapılmıyor. Ancak nihai sonuç için muhaliflerin son hamleye yaklaşmaları gerekiyor. Bu anlamda takvimi onlar belirleyecek. Ancak son noktayı uluslararası aktörler koyacak. ABD’nin Başbakan Erdoğan’ı Washington’a davet edeceği tarih de bu anlamda önemli.