Geçtiğimiz günlerde Galler’de toplanan NATO zirvesinde IŞİD ana maddeydi. Sonra Barack Obama’nın beklenen konuşması geldi. Ve ziyaret trafiği hızlandı. Suudi Arabistan’da bir zirve yapılarak, IŞİD stratejisi üzerinde çalışıldı. Nihayetinde bir IŞİD deklarasyonu gündeme geldi. Türkiye kendi nesnel gerçekleri nedeniyle bu deklarasyona imza koymadı. Öncelikle toplantıya katılıp, her aşamasında bulunup, sonuç bildirgesine kendi kırmızı çizgileri çerçevesinde tutum belirleme yaklaşımı bir tarafa not edilmeli. Özgün dış politika yaklaşımında, şu ya da bu periferide olmak değil de, kendi doğruları çerçevesinde adım atmak önemli.
ABD mahreçli bütün bu kağıt ve demeç kalabalığına karşın, IŞİD konusunda somut adımların Washington ya da Avrupa başkentlerinden gelmeyeceği de aşikar. Türkiye bu bildiriye imza atmayarak, sırtına yüklenmek istenen yük küfesini açıkta bıraktı. Bu noktanın da altı çizilmeli.
Musul Başkonsolosluğu’nda alıkonulan 49 kişi Türkiye’ye adım atmalı önce. Bu arada bu kişilerin Musul’dan Suriye’de bulunan IŞİD mevzilerine nakledilebileceğine dair haberler vardı. Bunların da teyit edilmediklerini, dahası alıkonulan Türklerin halen Musul’da bulunduklarını da not düşelim.
Bu mevzuya ilişkin yayın yasağı nedeniyle sadece bu isimlerin sağlıklı olduklarını vurgulayıp konumuza dönelim.
IŞİD ile mücadele stratejisi, yemeği Batı’nın, faturayı IŞİD’e komşu ülke ve unsurların önüne koymayı hedefliyor.
Bir başka önemli nokta da NATO zirvesi sırasında bazı liderlerin, özellikle de Ortadoğu’ya yakın olmayan bazı ülke yöneticilerinin Şam ile flörtü bir seçenek olarak masaya koydukları gerçeği.
IŞİD’e karşı mücadele planının içine, IŞİD karşıtı olduğu gerekçesiyle Şam yönetimiyle işbirliği önerisi, NATO liderlerinin akşam yemeği sırasında iki ülke başkanı tarafından masaya getirildi. İlk tepki ise ABD Başkanı Barack Obama’dan geldi. Obama, bu opsiyonu derhal tartışma dışı bıraktı. Bıraktı ama...
Bazı analistlerin, özellikle Batı basınında bu olasılığı sıcak tuttuklarını da burada hatırlatalım. 24 TV yayınına hafta içi Paris’ten katılan Fransız gazeteci Christian Chesnot bu olasılığı tamamen devredışı bırakmadı. Bu işler böyle olur. Karakolda doğru söyler Batılı, mahkemede şaşar! Chesnot bu konuda önemli bir gazeteci, burada not düşelim. 2004 yılında George Malbrunot adında başka bir gazeteci ile Irak’ta kaçırıldı ve dört ay sonra Fransız hükümetinin fidye ödemesinin ardından özgürlüğüne kavuştu.
Karakolda doğru söyler Batılı, mahkemede şaşar, demiştik, Esad ile flört konusunda. Bekleyip görelim. Kendini gerçekleştiren kehanet kuralı burada işleyecek mi, yoksa Batı dünyası akıl izan sahibi bir formülü mü izleyecek?
Eğer dağ fare doğurur ve IŞİD ile mücadele stratejisi lafta kalırsa, bir başka cephede Esad IŞİD’in kaymağını yemeye de kalkabilir. İzlemeye devam...