Bu yazı eş seçimi ile ilgili yazı dizisinin sekizinci yazısı olacak. Eş seçiminde etkili beş unsur olduğunu yazmıştım. Bunlar; fiziksel özellikler, çoklu zeka, kişilik özellikleri, sosyal kimlik ve evlilik felsefesi şeklindeydi. Bu beş unsurun her birini açıklamıştım.
Beş unsur açısından önce kendimizin sonra da eş adayının profilini çıkardıktan sonra, bu profilleri; denklik, benzerlik, kötü olanı ayırt etme ve farkındalık kriterleri ile değerlendirebileceğimizi söylemiştim.
Bu yazının konusu ise, bir sonraki aşama olan “karar verme” hakkında olacak. Karar vermede üç kritik mesele var. Birincisi, “son kararı verenin kim olacağı?” meselesi. İkincisi, aşk ile akılcı analiz arasındaki denge. Üçüncüsü ise karar öncesi tanışma sürecindeki “ilişki işaretlerini” doğru okumak.
Son kararı veren kim?
Evlilik sadece iki insan arasında değil aynı zamanda aileler arasında da bağ kuruyor. Tüm dünyada, tüm kültürlerde, evlilik sosyal boyutlara sahiptir. Evlilik yeni akrabalıkların sebebi. Evlilik karar sürecine ailelerin de katılması doğal. Herhangi bir sosyal olayda dış gözlemcinin varlığı ve dış değerlendirme kararın sağlıklı olma şansını arttırır. Aile ve arkadaşlar dış gözlemci rolü görebilir.
Fakat insan hayatı ile ilgili en temel meselede kendi sorumluluğunu almalıdır. Eş seçimi varoluşsal boyutları olan bir meseledir ve kişi kendi sorumluluğunu üstlenmelidir. Ailenin istişare sürecinin bir parçası olması gerekirken, son kararı hür iradesi ile evlenecek kişi vermelidir.
Aşk ile akılcı analiz arasında denge
Bir insanın başına gelebilecek en güzel şey, kendisi için uygun kişiyle karşılıklı aşk halinde evlenmektir. Aşk, beyinde biyokimyasal süreçler üzerinden yaşansa da, içinde kutsallık da barındıran yüce bir haldir.
Aşık olmanın karar vermede tek başına etken olması sorun olarak kabul edilebilirse de, aşık olmanın bir karar verme türü olduğunu unutmamak lazım. Aşk bilinçdışının ana aktör olduğu, içinde hem duyguyu hem de bilinçdışı aklı barındıran bir haldir. Kimseye boşu boşuna aşık olmayız. Aşık olmak farkında olmadığımız bir karar verme halidir.
Yalnız sadece aşk üzerinden yaşanan karar verme hali tek başına eksiktir. Özel şartlarda o halin etkisi altında oluşabilir. Cinsel çekicilik aşk olarak algılanabilir. Bir psikopata da aşık olmuş olabiliriz. Aşk haline, istişare ve akılcı düşünceyi de katıp, özel bir karışım halinde karar vermek daha hoş olur.
Tanışma dönemindeki işaretleri doğru okumak
Evlilik öncesi ilişkinin sürecinde yaşananlar genellikle evlilik sürecinde de yaşanacaktır. Üstelik üstüne biraz daha konularak. Yani, “evlenince geçer” yaklaşımı güvenilir değil. “birbirimize uygun olmadığımızı anladım ama geri dönemedim” diyen dostlarınız olmuştur.
Evlilik öncesinde yaşanan olumsuz işaretlerin ciddiye alınmasında fayda var. Örneğin, taraflardan birinin kararsız olması kötü işaretlerden biri. Tarafların en azından “ağırlıklı kararları” evet olmalı. Evlilik öncesinde şiddet, tehdit, aşağılama, sürekli eleştiri, uzun süreli küslükler, şiddetli kavgalar kötü işaretler.
Kişilik özelliklerinden tahammül edemeyeceğimiz yönlerin var oluşu da kötü işaretlerden biri. Örneğin aşırı bir cimrilik özelliği, evlilik içinde de devam eder. Veya öfke patlamaları var ise, evlilikte artarak devam edeceğini düşünmek lazım.
Sonuçta, çok az kişi evliliğini “mutlak karar” altında verebilir. İlişkilerde “ağırlıklı karar” yetebilir. İyi bir karar; ailenin de katılıp, kişinin son kararı verdiği, aşk ve akılcı analizin dengesi altında verilendir.