Bu yazı eş seçimi ile ilgili yazı dizimin altıncı yazısı olacak. Eş seçiminde etkili beş unsur olduğunu düşünüyorum. Bunlar; fiziksel özellikler, çoklu zeka, kişilik özellikleri, sosyal kimlik ve evlilik felsefesi şeklinde.
Bugünkü yazım beşinci unsur olan evlilik felsefesi üzerine olacak. Evlilik felsefesi; “evlilik ile ilgili inançları” , “eş ve evlilikten beklentileri” ve “evliliğe verilen anlamı” içeriyor.
Evlilik ile ilgili inançlar
Evlilik ile ilgili inançların ilk boyutu, “evliliğe olumlu veya olumsuz bakmak” ile ilgili. Eş adaylarından birinin “evliliği ilişkiye zarar veren bir hal” olarak gören bir inancı varsa, diğer kişi umutsuz bir evlilik bekleyişi içinde olabiliyor. Bu inançtaki kişi evlenmekten kaçınabilir.
Evliliğe bakışın diğer uç düşünmesi ise; evlilikle her şeyin olumlu yönde değişeceğine yönelik olanlardır. Bu bakış açısında evlilik bir “sihirli değnek” olarak algılanır. Kişi evlenirse kendisi için hayatın bambaşka olacağını düşünebilir.
İkinci inanç ise, evliklerin seyrine yönelik olumsuz ve olumlu inançlardır. Olumsuz inançlara sahip olanlar, evlenme fikrine karşı olmamakla birlikte, evliliklerin eninde sonunda mutsuz, tatsız olacağı, bozulmaya mahkum olduğuna inanma eğilimindedirler. Bu inancı olan kişiler, evlenmekten kaçmasalar bile evliliğe yatırımları düşük olabilir. Bu inançlar “kendini doğrulayan kehanet” sürecine sebep olarak ilişkiyi olumsuz sona mahkum edebilir.
Evliliklerin seyrinin olumlu olacağına inanma evlilikleri olumlu etkileyebilirken, evliliği sorunsuz bir ilişki olması gerektiği inançları hayal kırıklıkları yaşatabilir
Evlilik ile ilgili inançların diğer bir boyutu da; “kadın erkek rolleri” ile “kadın ve erkek olmanın doğasına yönelik inançlardır”. Bu inançlar; ailede kararın nasıl alınacağı, aile ilgili sorumlulukların nasıl paylaşılacağı, paranın kazanılması ve yönetimi gibi alanları önemli oranda etkileme potansiyeline sahiptir. Eş adaylarının bu inançları ile karşısındaki gerçek kişinin halinin uyumlu olup olmadığını anlaması gerekir.
Eş ve evlilikten beklentiler
Eş ilişkilerini etkileyen unsurlardan biri de eşlerin evlilikten beklentileridir. Hepimizin ihtiyaçları ve bu ihtiyaçlarımızın karşılanma beklentimiz var. Evlilik insani ihtiyaçlarımızın ve beklentilerimizin karşılanacağını umduğumuz en yakın ve özel insan ilişkisidir.
Evliliğimizin; sevilme, kabul edilme, onaylanma ve yakınlık gibi psikolojik ihtiyaçlarımızı ve ekonomik, bakım, cinsellik gibi maddi ihtiyaçlarımızı karşılamasını bekleriz. İnsanlar bu ihtiyaçları hissetme düzeyleri ve ihtiyaçlarının karşılanma halinin tanımı açısından farklılık gösterirler. Eş adaylarının ihtiyaç ve beklenti düzeyleri açısından birbirinden ne kadar uyumlu veya uyumsuz olduklarını bilmeye ihtiyacı var.
Evliliğe verilen anlam
Eş ilişkilerinin felsefesi açısından üçüncü unsur ise, evliliğe verilen anlamdır. Evliliklerin kısır çatışmalardan kurtulması, mekanik olanın ötesine geçmesi için varoluşsal ve manevi bir boyut kazanmasına ihtiyacımız var. Üst değerlerin, üst bir felsefenin, kutsal bir bağın, manevi bir boyutun olmadığı ilişkiler daha zayıf ve kırılgan olma eğiliminde. Eğer eşler bu manevi boyut açısından uyumlu iseler, evlilik bağları güç kazanıyor.
Eşlerin ilişkileri üzerinden anlam yaratma yollardan biri olabilir. Birbiriyle harmonik ve nitelikli bir uyum içinde olmak, çocuklarını böyle bir atmosferde yetiştirmek anlam yollarından biri olabilir.
Müslüman bir zihin, hayatı anlamı olan bir süreç olarak anlar. Doğumdan ölüme kadar devam eden hayat yolculuğumuzun bir anlamı vardır. Eş olmak, bu varoluşsal hayat yolculuğunu beraber yapmaktır.
Eş olmak, sadece yardımlaşmaya yönelik fonksiyonel bir birliktelik, veya beyin kimyası üzerinden oluşan bir yakınlık değil, aynı zamanda ilahi olan üzerinden de birbirine bağlanmaktır.