Roma'da Lupercalia günü, 15 Şubatta bayram olarak kutlanırdı. Kutlamalar bereket Tanrısı Lupercus adına yapılırdı. Bu günde keçi Tanrıya kurban edilir, onun derisinden bir parça taşınır, kızlar da bunun için öne çıkarlardı. 14 Şubat arife günü ise erkekler ile kızların isimlerinin beraber yazıldığı yerden kura çekilerek bayram boyunca beraber olunurdu. Papalık, Hristiyanlığa aykırı olması nedeniyle bu adeti değiştirdi. Artık kuraya azizlerin isimleri yazıldı. Aziz Valentine'nın adına kutlama yapılmaya başlandı. Kilise, 1969 yılında bu günü kutlamaya da son verdi. Çünkü gün antik aslına dönmüştü.
14 Şubat 1800 tarihinde Amerikalı Esther Howland, Sevgililer Günü kartını icat eder. Bunun üzerine bugünde de ticaret canlanır ve dünyaya yayılmaya başlar. Cinsellik, aşk, romantizm, hediyeler, kutlamalar, baş başa yemekler etrafında bir dizi alışkanlıklar ortaya çıkar. Aşk, cinsellik ve sevgi seküler bağlama taşınır. Kapitalizmin tüketim pazarıyla bütünleşir. Özellikle cinselliği ve sevgiyi birlikte vurgulayan imgeler yoğun bir şekilde üretilir. Çiçekler, elbiseler, iç çamaşırlar, birlikte yemek yeme ve özel geceler yaşama gibi tutumlar yaygınlaşır.
Eros, yani sevgi aslında yaşama güdüsü. Bu yaşam güdüsü, Greklerde Tanrı ile sembolleşir. Bizde de tasavvufta Allah en fazla sevgiyle anlatılır. Varlığın sevgi için yaratıldığı söylenir. İslam toplumlarında eros, her zaman varlığını korumuştur. Yaşam içgüdüsü cinselliğiyle de devam etmiştir. Marjinal kimi gruplar hariç eros meşru, gerekli ve olumludur. Bundan dolayı da dışlanmaz. Eros sakatlanmaz. Onu abartamaya da gerek yoktur. Yani kendi başına tanrılaşamaz da.
M. Foucault, Cinselliğin Tarihi adlı çalışmasında adeta erosun batıdaki gelişimini anlatır. Hristiyanlık, erosu sakatlar. Cinsellikle tezahür eden sevgiyi horlar, damgalar, dışlar. Bütün kötülüklerin kaynağı görür. Bundan dolayı iyi Hristiyan, sadece üreme için cinselliğe ve evliliğe başvurabilir. İdeal Hristiyanlığı temsil eden ruhbanlar ve rahibeler evlenmezler, cinsellikten tamamen uzak yaşarlar.
Hristiyanlık, nitekim sevgiyi cinsellikten tamamen uzaklaştırarak yeni bir bayram geliştiriyor. Sevgiyi ruhban azizle birleştiriyor. Erosa yer vermiyor. Bu nedenle Hristiyanlığın bu tecrübesinde yaşamanın özü sakatlanır. Freud, bunu görür. Erosu yeniden keşfeder. Yeniden antik Batı sevgi kültürüne yönelir. Eros, yaşam içgüdüsü. Ölüm de erosun yokluğu. Eros, temelde cinsellikle tezahür eder. Sevginin özü de budur. Bundan dolayı eros cinselliğe hapsedilir. Eros sekülerleşir. Bütün maneviyat ve metafizikle ilişkili sevgi boyutundan soyutlanır. Hristiyanlığın sakatladığı erosun iyileşmesi için tek çare bu görülüyor.
Modern eros, sekülerdir. En çarpıcı biçimde sekülerlikle ve cinsellikle temsil edilir. Renkler, söylemler, elbiseler, pratikler bu şekilde yaşanır. Seküler toplumda seküler eros nüfuz kazanır. Aşk, seküler ve cinsellikle özdeşleşir. Toplumlar sekülerleştikçe sevgililer günü de yayılır. Sevgililer, evlilik dışılığı imgeler. Bizim kültürümüzde buna "dost hayatı" denirdi. Sevgililer gününe gençler yerleşmeye başlıyor önce. Sonra yetişkinlere doğru genişliyor. Dindar ve muhafazakâr kesimlerde de yayılıyor. Çünkü muhafazakarlık da bu genel toplumsal sekülerlik içinde yaşıyor. Gündelik yaşam trendleriyle var olmak istiyor. Başörtülü kızlar ve sakallı dindar erkekler sevgililer gününü kutlamaya başlıyorlar. Fatihte bir mağazanın reklamı bu açıdan çok ilginç: "Sevgilinize 14 Şubat hediyesi olarak seccade alın yatsın kalksın sizi bulduğuna dua etsin!"
Fatih muhafazakâr mahalle, seccade ve dua dini imgeler. Sevgililer günü artık bu bağlama taşınarak yorumlanıyor. Böylece tüccar hem günün imkânlarından yararlanıyor hem de sevgililer gününü dua ve seccade ile dinileştirmek istiyor. Çok ilginç bir din ve sekülerlik ilişkisi. Yaygın ve etkili olan tarz da bu artık.