Ahmed Cevdet Paşa, Osmanlı’ya “İnsanlığın son adası” derdi. Yeni Türkiye de modern zamanlarda insanlığın ilk adası olacak inşaallah. Oluyor. Olmakta.
Eskiden ABD’nin hibelerine sevinirdik. Yılda 650 milyon dolar askeri yardım. Şimdi ise mağdur ve mazlum halklara yaptığımız, Rahman ve Rahîm Allah’ın inayetiyle yapabildiğimiz yardımlara seviniyoruz. Sadece geçen sene 3 milyar doların üzerinde.
İnfakımız bize bereket olarak geri dönüyor ve başımızın sadakasını verdikçe belalardan, musibetlerden kurtuluyoruz. Ülkemiz en çetin barikatları bir bir aşarak parlak ufuklara doğru ilerliyor, elhamdülillah.
İnsanlığın büyüğü parayla değil yürekle. Hükümetimiz bütün riskleri göze alarak Kemalist paradigmayla hesaplaşmaya girdi, mütedeyyin Müslümanlara vurulan zinciri kırmaya başladı, PKK’yı doğuran inkâr siyasetini değiştirip Kürt Meselesi’ni hal yoluna koydu. Bütün riskleri göze alarak İsrail’e ve İsrail üzerinden uluslararası sistem ağalarına “One minute!” dedi. Bütün riskleri göze alarak ateş çemberindeki Mogadişu’ya vicdan çıkarması yaptı. Bütün riskleri göze alarak Suriye ve Mısır’daki diktatörlüklere meydan okudu ve 1 milyon Suriyeli mülteciyi bağrına bastı. Mülteciler arasında ayrım yapmadı. Mazluma ırkını, mezhebini sormadı. Dinini de sormadı. Müslüman Araplara, Kürtlere, Türkmenlere nasıl kollarını açtıysa, Sünnilere ve Nusayrilere nasıl kollarını açtıysa, Hıristiyan Ermenilere de öyle kollarını açtı.
Agos gazetesine bakılacak olursa, Suriye’nin Keseb kasabasında ateş altında kalan Ermenilerin Türkiye tarafındaki Vakıflı’ya nakledilerek esenliğe kavuşturulmaları “çirkin” bir “şov”. Keseb’de bombalar patlayınca “Hayatları tehlikede olan Keseb Ermenilerini Türkiye’ye getirebilir misiniz?” diyerek hükümete müracaat edenler, Türkiye’deki Ermeni cemaatinin temsilcileriydi (Öyle bir müracaat olmasaydı bile, hükümet, imdat diyen Keseb Ermenilerinin ülkemize naklini muhakkak sağlardı). Hal bu iken, Ermeni cemaatini temsil iddiasındaki bir gazetenin böyle bir tavır sergilemesi ne hazin. Türklerle Ermeniler arasındaki buzların erimesine hizmet edebilecek olan gelişmelerden rahatsızlık mı duyuyorlar? Öyle olsa gerek. Başka bir izah bulamıyorum. Başbakan Erdoğan’ın 1915 olaylarında hayatlarını kaybeden Ermenilerin torunlarına Türkiye adına taziyelerini sunmasını da “çirkin şov” olarak görmüşlerdir herhal. Öyle olsun.
Etyen Mahcupyan ve Markar Esayan, atılan bu tarihî adımın hakkını veren açıklamalarıyla, iyiliğin beslenmesine ve çoğalmasına hizmet ediyorlar. Üzümün tadını çıkarıyorlar. “Devamını da bekleriz” diyorlar. Doğru olan tavır budur, ama isteyen “Üzümün canı cehenneme! Vurun bağcıya!” da diyebilir tabii.
Bazı bağnaz Ermeniler -bazı bağnaz Türklerle beraber- Erdoğan’a kızadursunlar; Erdoğan, 1915 olaylarıyla ilgili o insanî, vicdanî, ahlâkî açıklamasıyla, Türkiye’yi “insanlığın adası” yapma yolunda çok önemli bir adım daha atmış bulunuyor.
Kutlu olsun.