Ermeni meselesi tartışmasında sapla samanı birbirine karıştıran bazı dikkatsiz okuyucuların dikkatine:
Bundan 3 sene evvel yazdığım bir yazıda tehcir kararının kendisinin -çok sorunlu olsa da- Ermeni milletini yeryüzünden silmeye matuf bir karar olmadığını ileri sürmemle geçen Çarşamba günkü yazımda tehcir uygulaması esnasında meydana gelen vahşet için “soykırım derecesinde” ifadesini kullanmamı bir çelişki gibi görmüşsünüz. Değildir.
O yazıları salim kafayla bir daha okuyun bakayım. Belki yukarıdaki paragrafta yer alan uzun cümleyi anlayamamışsınızdır diye daha kısa bir şekilde ifade edeyim: Birinci yazı tehcir kararının kendisi, ikinci yazı ise tehcir kararının yol açtığı facia ile ilgilidir.
Hazır arşiv çalışmasına girmişken Ermeni meselesi hakkındaki diğer yazılarımı da bulup okumalısınız. Tek taraflı bir 1915 retoriğine hiç itibar etmedim. Ermeni çetelerinin mezalimini de yazdım, bu mezalime cevap verilirken Hududullah’ın aşıldığını da. Ermeni lobilerini de eleştirdim, bu lobilerle mücadele saplantısından kurtulup Ermenilerin gönlünü alma yoluna gitme basiretini gösteremeyen devlet adamlarımızı da. “Ermenilerden özür dilemeliyiz” başlıklı yazımda da Ermeni çetelerinin mezalimine atıfta bulundum ve fakat bu sefer ‘Keşke aramızda anlaşabilsek’in ötesine geçerek ‘Ermeni tarafını beklemeden biz kendi üstümüze düşeni yapalım’ dedim. Bence iyi dedim.
Okuduğunu anlamayıp, sadece görmek istediğini görüp “Ama Ermeniler de bize şöyle şöyle yapmadılar mı?” diye soran ve “Öyleyse Anzaklardan da özür dileyelim” gibi salakça espriler yapan kimseler var. Yahu, Andranik’in askerlerinin öldürülmesinden değil (ona kim ne diyebilir?), tehcir sırasında sivil Ermenilere saldırılmasından ve çoluk-çocuğun boğazlanmasından bahsediyoruz burada! Çanakkale’de ANZAK askerlerini öldürdük, onların masum akrabalarını değil. Ne saçma, ne budalaca bir kıyas!
Tekrar: Ermeni çeteleri masum Müslümanları katletmiştir, bu bir gerçektir; fakat bu gerçeğe dayanarak Ermeni çeteleri ile mücadele sınırının aşılıp masum Ermenilerin katledilmesini mazur göremeyiz. Görürsek, Hamidiye Alayları’nın Ermenilere ettiği fenalıkları hatırlayarak Ermeni çetelerinin Müslümanlara ettiği fenalıkları da mazur görmemiz gerekir!
Yazının başına dönecek olursak; bana bu konuda yöneltilen tutarsızlık suçlamasını reddediyorum.
Şebab meselesinde de aynı suçlama yöneltilmişti, bu vesile ile onu da reddediyorum.
Neymiş? Şimdi Şebab’ı zalimlikle suçluyormuşum, halbuki 20 Eylül 2011 tarihli Yeni Şafak’ta “Zalim Şebab efsanesinin sonu” diye bir yazı yazmışım, bu ne yaman çelişkiymiş!
Gene eksik bir arşiv çalışması. Aleyhimde delil bulmak için Google’ı tarayan Kaideci kardeşler 20 Eylül 2011 tarihli yazımın üstüne atlamışlar, ama o yazıdan iki-üç hafta sonra (8 Kasım 2011) yazdığım “Zalim Şebab” başlıklı şu kısa ‘düzeltme yazısını’ es geçmişler:
“‘Zalim Şebab efsanesinin sonu’ demiştim. Konu, Somali’nin Şebab kontrolündeki bölgelerinde yardım dağıtımına izin verilmediği iddiasının yalan çıkması idi. O yalan yine yalan, ama ilgili yazıma keşke başka bir başlık bulsaymışım. Mogadişu’da milletin ortasında bomba patlatıldı, 70 masun insan öldürüldü - ve Şebab bu katliamı resmen üstlendi. Demiş oldu ki: ‘İslam devleti için icabında böyle oluk oluk masum kanı akıtırız.’ Yok böyle bir İslam. Zulümle kurulacak devlet de olmaz olsun. Zalim Şebab! Zalim Şebab! Zalim Şebab!”
Mevzu budur efendiler. Adama iyiyken iyi, kötüyken de kötü demek çelişki midir? Tutarsızlık mıdır? Haydi ordan!
Bu arada, genel olarak El Kaide’ye yönelik eleştirilerimin yeni olmadığını da belirtmeliyim. Ta 1999’dan beri eleştiriyorum El Kaide’yi. Kısa romanım Ebuzer’deki ilgili bölüme bakın. İkiz Kuleler’e saldırıdan sonra Gerçek Hayat’ta çıkan “Usame Bin Ladin’e Açık Mektup”uma bakın. Haydi arşivciler, iş başına; daha neler neler var.
Biraz daha gerilere giderseniz, turist kaçıran Ebu Sayyaf Grubu’na, otobüslere bomba koyan eski Hamas’a, Cezayir cihadına masum kanı bulaştıran GİA’ya yönelik eleştirilerimi de bulabilirsiniz. İstanbul’da havra bombalayan, Filistin’de kilise yakan sözde mücahitleri “İslam medeniyetine saldırmak”la suçladığım yazılar da var arşivlerde. Okuyun, sövün, iyice dökün kurtlarınızı!
Allah hepimizi ıslah etsin.