MHP lideri Devlet Bahçeli, dün partisinin grup toplantısında erken seçim çağrısı yaparak siyasetin seyrini –yine- öyle bir değiştirdi ki artık bir müddet başka bir şey konuşmak imkansız. Her çıkışı partisini gözeten ama Türkiye’nin menfaatlerini önceleyen bir içeriğe sahip olduğu için muhataplarınca da makul ve makbul bulunuyor. Küresel kuşatma ve beka tehlikesiyle karşı karşıya kalan Türkiye’nin direncini artırırken yeni sisteme geçiş için süreci kolaylaştırıyor.
Bahçeli benzeri bir aciliyetin altını çizdi dün. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne herhangi bir tavsama, gecikme olmaksızın geçilmesinin “milli beka ve tarihi emanetler açısından acil hal aldığını” söyledi.
Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın “şimdi duydum” demesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grupta hiç bir şey söylemeyip “Anayasa değişikliği 2019 Kasım seçimlerinde yürürlüğe girecek” diye üstelemesi ve Külliyede yapılacak ikili görüşmeye atıf yapması, erken seçim çağrısının AK Parti için de sürpriz olabileceğini düşündürüyor. Lakin Bahçeli ile Başbakan Yıldırım’ın geçen hafta yaptığı sürpriz görüşme kafaları karıştırıyor.
Zira teamül, iki partiyi de ilgilendiren konularda nezaketen de olsa karşılıklı bilgilendirmenin yapılması şeklindeydi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın “Bu, AK Parti ile görüşülmüş bir konu, danışıklı dövüş değil” ifadesi bir gösterge. Diğer gösterge şu: Her Salı Bahçeli’nin konuşma metni toplantı öncesi gazetecilere dağıtılırken dün dağıtılmamış ve “teknik sorun var” denmiş. Anlaşılan erken seçim çağrısı ilk kez canlı yayında duyulsun istenmiş. Bu böyle oldu ise yansımalarını yakında göreceğiz demektir.
Erken seçime muhalefet partileri “hazırız” diye cevap verdi ama durum öyle mi, bakalım.
CHP, MHP, HDP, İP kongrelerini tamamladı. İstanbul ve İzmir hariç AK Parti il kongrelerini tamamladı, büyük kongrenin Ramazan sonrası Haziran’da yapılması bekleniyor. Erken seçim fikri benimsenirse tarih öne çekilebilir.
Partilerde parti içi süreçler tamam gibi görünse de Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin 50 + 1 oyu zorunlu kılması nedeniyle ittifak olmaksızın –Erdoğan dışında- bir adayın başarı göstermesi imkansız gibi.
Bu bakımdan AK Parti ve MHP diğerlerine nazaran erken seçim için çoktan hazır. İttifakın pratiğini darbeye direnirken yapmış, referandum sürecini birlikte yürütmüş, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş için kurdukları ittifakın adını bile “cumhur ittifakı” koymuş iki parti. Anketlere göre oyları yüzde 56 gibi.
CHP’nin başını çektiği “hayır cephesi” ise arzuladığı “karşı ittifakı” henüz kurabilmiş değil. HDP ile dipten ve gönülden gerçekleşen birliktelik ne CHP tabanına ne HDP tabanına açıklanabiliyor. CHP’liler teröre destekten yargılanan Demirtaş’ı HDP’lilerden daha sık ziyaret ediyor ama ilan edemiyor.
SP ve İP ile görüşmelerden de henüz bir şey çıkmadı. Meral Akşener’in adaylığı 15 Temmuz FETÖ darbe-işgal girişimi öncesinden beri sabit ama. “15’inden sonra başbakan benim” şeklindeki demeçleri tazeliğini koruyor.
Öte yandan aday gösterilirseErdoğan karşısında en fazla şans tanınan Abdullah Gül ise hem henüz er meydanına çıkmış değil hem anketler Gül’ü yüzde 5-6 gösteriyor.
Bu hale göre karşı ittifak cephesi, dağınık, uzlaşmaz, adaysız ve plansız.
Esasen CHP ana muhalefet sıfatını çoktan kaptırdı MHP’ye. Gündemi değiştirmek, erken seçim istemek normal şartlarda ana muhalefetten beklenen siyasi aksiyonlardır çünkü. Ama CHP beyhude faaliyetlerle meşgul.
FETÖ-PKK saldırıları millet-devlet bütünleşmesiyle savuşturulmuşken teröristler, firariler ve zanlılar için adalet istiyor CHP. Bu uğurda Kemal Bey’i Ankara’dan İstanbul’a yürüttüler. Karşılığı ne iktidarı sarsan bir rüzgâr, ne anketlere yansıyan bir oy oldu. Olan, kaybedilen iki tırnak ve eski ayakkabıları Koç Müzesi’ne kabul oldu.
MHP’nin erken seçim çağrısına CHP, otururken yakalandı! Halkoylamasının yıldönümünde CHP’lileri 81 ilin meydanlarına oturttular. Niye? 3. dünya savaşı çıkmasına ramak kala, saldırının göbeğindeki ülkede OHAL kalksın diye!