Ne zaman "sağcı" ve "solcu" tabirlerini duysam ürperirim. Çünkü bu iki tabirin toplum gündemini işgal ettiği yıllar ülkemizi bir felakete sürüklediği yıllardı.
Her şeyden önce belirtmeliyiz ki ne sağcılık ne de solculuk bir üstünlük emaresi olamaz. Sağcı olmak veya solcu olmak sizi "üstün insan", "seçilmiş kimse" yapmaz.
Bir insanın "iyi" veya "kötü" olduğunu ahlak normları belirler. O yüzden bir insanın sağcı veya solcu oluşuna değil ahlaken topluma yaptığı katkıya bakmak gerekir.
TİP eski Milletvekili Erkan Baş, geçtiğimiz günlerde çok tehlikeli bir tartışmanın fitilini ateşledi. Tehlikeli diyorum çünkü Erkan Baş'ın "sol" ve "sağ" kavramları üzerinden başlatmak istediği tartışmanın bu topluma faydasından çok zararı dokunur.
Bir zamanlar da dokunmuştu. Hatırlayalım 1980 öncesi yılları.
Ellerine silah alan ve kendini "solcu" veya "sağcı" olarak tanımlayan insanlar her gün birbirlerini öldürüyorlardı. Başlattıkları kavga her iki kesimin de sonu oldu çünkü onları engellemek için gelenler ayrım gözetmeksizin "bir sağdan bir soldan" gençleri asmaya başlamışlardı.
Erkan Baş'ın kullandığı "kışkırtıcı" üslubun karşılığını bulmaması beklenemezdi. Çünkü Baş, gerçekten kasıtlı ve "kötücül" bir dil kullandı.
Ne demişti Erkan Baş hatırlayalım: "Mesela hiç kendisine sağcıyım diyen birisi gördünüz mü? Sağcılar kendilerine sağcıyım demezler. Türkiye'de çıplak bir biçimde kendisine ben sağcıyım diyen tek bir insan bile görmezsiniz çünkü ayıptır sağcı olmak. Ama solcular sayılarının azlığına bakmadan ben solcuyum diyebilirler."
"Cesaret", "korkaklık", "övünme" ve "yerme" kavramlarının içini kendince doldurmaya çalışmış ancak kof bir tanımlama olmuş.
Erkan Baş'a sormazlar mı: "Dediniz de ne oldu kardeşim. Bu ülkeye, ölüm, darbe, düşmanlık, darağacından başka ne faydanız oldu? Bu ülkenin gelişimine bir katkınız oldu mu, acı, kan ve gözyaşından başka ülkeye ne kattınız?"
Soruları daha fazla uzatabiliriz ama gerek yok. Erkan Baş, azıcık izan sahibiyse ne demek istediğimizi anlamıştır.
Baş'ın olmakla övündüğü "sol" kavramına bir bakalım.
Bu kavramla bu toprakların tanışması öyle asırlar öncesine dayanmıyor. Şunun şurasında en fazla 60 yıllık bir geçmişi var.
Cumhuriyetin ilanından sonra ülkemiz topraklarında zuhur etmiş bir kavram.
Peki nerden icap etti bu kavramı kullanmak?
Yazar Mustafa Akar, Erkan Baş'ın sözleri üzerine attığı tweetlerde bazı tespitlerde bulunuyor.
Diyor ki Akar: "Bizde sol asla tek başına sol olmamıştır. Kemalizm'in ürettiği bürokrat elitlerin "sağ"cılığının bir alt şubesi olmuştur. Düşünceden çok bir hayat şeklini temsil eder. DHKPC ve PKK denen vahşi örgütlerin kampına iteler aşırılarını. Onlar da kırkından sonra reklamcı olur zaten. Bu arkadaşın sol dediği şey Laik hayat tarzıdır. Solculuk boğazda lüferin en iyi nerede yeneceğini bilme sanatına indirgenmiştir. Kırkını geçmiş romantik Che şapkalı burjuva sınıfının milleti kekleme sanatı olmuştur. Slogandır, afiştir, kötü şiirdir. Çakma şarkıdır. Utanılasıdır."
Fransız devrimi (1789) sonrası Fransız Parlamentosu'nda başkanın sağ tarafında oturanlara "sağcı" ve savundukları fikre "sağ" adı verildi. Aynı şekilde başkanın sol tarafında oturanlara "solcu" ve savundukları fikre de "sol" adı verildi.
Gelenek, dine bağlılık, kilisenin savunulması, vb. fikir ve düşünceleri savunanlara sağcı, kiliseyle dinin eşitlenerek devletten uzak tutulması, özgürlük, modernlik ve laiklik gibi düşüncelerin savunucularına da solcu dendi.
Cumhuriyet öncesi Osmanlı'ya karşı kurulan, bugünkü CHP'nin tohumu sayılabilecek İttihat Terakki Cemiyeti üyelerinin arasında dahi İslamcı ve seküler insanlar vardı ancak birbirlerine karşı bu ayrıştırıcı kavramları kullanmıyorlardı.
Cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan tek partili sistemin yöneticileri, seküler olmakla kalmayıp İslam düşmanlıklarıyla öne çıkmışlardı. Laiklik ve Kemalizm haricinde bu süreç içerisinde de ne sol ne de sağ kavramını duyuyor, biliyoruz.
Ne zaman ki tek partili diktatorya sonrası CHP kaybetmeye başladı o zaman İngilizler eliyle coğrafya insanımız sol ve sağ kavramlarıyla tanıştırılmış oldu.
Malumunuz üzere Fransızların işaret ettikleri sol, doğal olarak 60'lı-70'li yıllar itibariyle cumhuriyetçilerin savunduğu bir düşünce oldu.
Ne için? Yakmak, yıkmak, İslam düşmanlığı yapmak için...
Bu bilgiler ışığında duruma nazar edildiğinde bu ayrımın, Kemalizm'in ve laik hayat anlayışının coğrafyamıza metazori ile soktuğu bir akım olduğu görülür.
Övünülecek bir yanı yok. Yeni bir kavram yani. Fikri bir düşünce de değil.
Baş'a bir hatırlatmada bulunalım: Hesap günü, mükâfatlandırılacak kişilerin amel defteri sağ taraftan verilir.